Tek partili dönemin bitmesi ile çoğalmaya başlayan siyasi parti teşkilatları vatandaşı bölük börçük etmiş, kutuplara ayırmıştır.
Yıllarca ne çektiysen bu yüzden çektik.
Devlet kapılarına gidip iş istediğimizde önce hangi taraftan olduğumuza bakıldı.
Devlet kapılarına gidebilmek için illa da, elimizde bir referansın olması gerektiğini söylediler. Saçımızın uzunluğuna, bıyığımızın eğriliğine, üzerimizdeki pantolonun renk ve stiline bakarak değerlendirildik. Büyük Türkiyenin evladı olmamıza rağmen, kimimize kominist, kimimize faşist, kimimize de yobaz dedik. Hep ayrılıktan yana olduk. Hiç birleşmeleri deneyemedik. Birleşmelerde hep aralara nifaklar girdi. Nikahları bire türlü kıyamadık. Kimimiz büyük oldu, kimimiz küçük. Büyükler küçükleri kucaklayamadı, küçüklerde büyüklere saygılı olamadı. Bu vatanın gerçek sahipler olan halk birleşin diye bağırdıkça, başta bulunanlar kendilerini bulunmaz hit kumaşı sandılar. Çoğu da bu hevesle kaybolup gitti.
Dün Almanyada sayın Erdoğanın açıklamaları parmak ıstırtacak derecede hayret vericiydi. Sayın Başbakanın söylediklerine, onu yeterince tanıyanların inanması imkansızdı.
Sayın Başbakan "makamlar gelip geçici, başbakan olsan ne yazar, cumhurbaşkanı olsan ne yazar diyor. Doğru söze kim ne diyebilir ki?
Ama, Allah razı olsun şu bizim başbakanımızdan. Demek ki bazı yerlere iyi mesajlar vermiş ki, akılları başlarına gelmiş. Yıllarca sen bize gel, yok olmaz siz gelin diyen diller, şimdi başka konuşuyor. Hem de tabanlarını sevindiren bir duyguyla.
Yılların baskılarının yapamadığını Sayın Erdoğan yaptı. Artık kardeş partiler, misyonları aynı olan siyasiler bir araya gelmek için birbirlerine çiçek yolluyorlar. Anlamışlar tehlike çanlarının hızla çaldığını.
DYP-ANAP yakınlaşmasını duyduk. Sevindik. Keşke bu birleşme 2002 yılında olsaydı. Helal olsun Sayın başbakana. Özalla Demireli, Çillerle Yılmazı, Ecevitle Baykalı bir araya getiremeyenler ders alsınlar.
Şimdi Ağarla Mumcu birleşiyor. Darısı Baykalla Sezere. Vatandaş onlardan da bir hareket bekliyor. Eğer vatandaş Tandoğan Meydanına gitti ise, bu iki insana bir mesaj vermek için gitti. Verdi de. Eğer anlayan olduysa tabi. Bakın diğer iki partiye. Her ne kadar orada olmasalar da mesajı aldılar. Bu güne kadar Çankayaya çıkan Cumhurbaşkanlarının tarafsız davranmadıklarını yazmıştım. Şimdi çıkacak 11. Cumhurbaşkanı Erdoğanda tarafsız olmayacaktır. Tabi ki partisinin siyasetinden ayrılmayacaktır. Ama eski Cumhurbaşkanlarının yaptığı gibi Atatürk İlkelerinden, Cumhuriyetten ve Laiklikten taviz vermeyecektir. Öyle olmak mecburiyetinde de olacaktır. Nasıl Özal, Demirel Cumhurbaşkanı olduğunda değiştiyse, Erdoğan da değişecektir.
Eğer Türkiyenin istikrarını düşünüyorsa, rahat bir yönetim arzu ediyorsa değişecektir. Zaten sayın başbakan yeniliklere çabuk adapte olan bir kişiliğe sahiptir.
Bunun yanında, şu an kendisini istemeyenler de değişecektir. Şu andaki bağırtılar geçecek, her şey süt liman olacaktır. Kendisini en fazla istemeyenler köşk kapısında kuyruğa girecekler, kendisinden bir yer, makam, mevki dileneceklerdir. Bekleyin görün bakın.
Daha şimdiden değişimler başladı bile. Sayın Baykal, Erdoğanın önünün kesilemeyeceğini, Sayın Ağar ve Mumcu da Erdoğanın seçileceğinin kesin olduğunu anlamışlardır. Onun içinde bazıları gibi çıkmasın, çıkamaz laflarını ağızlarına hiç almıyorlar.
Şimdi plân, genel seçimler üzerine yapılmaktadır. Cumhurbaşkanlığını