Tarihimiz, destanlarla doludur. İlk Türkler, Çinlilerle, Osmanlılar ise genelde Ruslarla çok savaşmıştır. Tarihimizde "93 Harbi" olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşları doğu ve batı olmak üzere iki büyük cephede yapılmıştır. Batıda, Pilevne savunmasını yapan Gazi Osman Paşa ve doğuda ise Zivin Zaferini kazanan ve Ruslara aman vermeyen Gazi Ahmet Muhtar Paşa ve Kars Kalesi Savunması. Bu iki paşa ve bu iki savunma gerçekten Türk Tarihi'nin en önemli savaşlarıdır. Ama ne yazık ki, bazılarının "KIZIL SULTAN" ve bazılarının "Ulu HAKAN" dediği Sultan II. Abdülhamit'in ve çevresinin deneyimsiz, batı politikalarını iyi kullanamıyan beceriksizlikleri yüzünden binlerce evladımız şehit ve telef olurken, en güzel topraklarımız da elimizden uçup gitmiştir. Zaten bu iki savaştan sonra Osmanlı belini doğrultamamıştır. İşin acı yanı, batıda yapılan savaşlar hep destanlaştırılmışta doğuda yapılanlar her nedense önemsenmemiştir. Doksanüç Savaşı ve Sarıkamış Savaşları buna çok güzel örnektir. Doğu Türkleri, Oğuzlar, Terekeme Karapapaklar, Azeriler, Dadaşlar, Türkmenler, Kafkas Kökenliler yurtlarını savunmak için hep ordunun yanında olmuş ve birlikte savaşmışlardır. Bugün ve dün Kafkaslar'da bu Türkler vardı ve yarında olacaklardır.
Doksanüç Savaşları'nın doğu cephesinde Yahniler'de, Zivin Ovası'nda, Ardahan Düzünde, Kağızmanda, Doğubeyazit'te ve daha birçok yerde Osmanlılar ile Ruslar arasında boğaz boğaza savaşlar oldu. Halkımız ve insanlarımız her zaman olduğu gibi ordusunun yanında hatta bazen ön saşarda yer aldı. Doksan üç savaşı, bize birçok milli kahramanlar da kazandırdı. Bunlardan biri de, Terekeme Karapapaklar'ın Köroğlusu sayılan MİHRALI BEY'dir. Mihrali Bey'in aslı Tişis'in Borçalı ilçesi Darvas Köyü'ndendir. Terekeme Karapapaktır. Karapapaklarda, Oğuzlar ve Türkmenler gibi kahraman insanlardır. Vatanlarını çok severler, özgürlüklerine çok düşkündürler. Karapapaklar, sazlı, sözlü hoşsohbet oldukları kadar, çok iyi birer süvari, kılıcı, silahı çok iyi kullanırlar. Onlarda Kadın (Avrat), at ve silah kutsaldır ve kimseye verilmez. Vatan herşeyden üstündür. Dede Korkut Hikayeleri'nin asıl sahipleridirIer. Kura Havzası, bunların asıl vatanlarıdır. Herşeyi vermeden vatanı vermezler. Vatana bağlılıklarındandır ki, en az ikiyüz yıllık esarete dayanıp, moskoşara karşı benliklerini, vatan severliklerini asla unutmamışlardır. Öykümüzün kahramanı Terekeme Karapak Mihrali Beg, bunlardandır. Tişis ve Kafkaslarda Ruslara, Osmanlıya, İrana pes dedirtmiş, üç devlet onunla başa çıkamamıştır. Daha sonra, Ruslar, doksanüç savaşı öncesi, onu affederek, alay komutanlığı teklif etmişlerse de, kabul etmeyerek, doksanüç harbinde, Osmanlı ordusunun yanında kendi Suvari birliği ile yer alıp savaşmış, Cephe Başkumandanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın sağ kolu olmuştur. Daha önceleri, dedemin anılarından çevirip, roman yaptığım "CAK ve CARAL KALELERI" adlı yapıtımda, bu Mihrali Beg'den söz etmiştim. Savaştaki yararlılıkları ve kişisel çabaları ile yahnılar savaşlarında önemli başarılar kazanmış, küçük birliği ile rus tugaylarını durdurmuştur. Savaş sonrası, Gazi Ahmet Muhtar Paşa ile birlikte Erzurum'a çekilmiş, orada Aziziye Tabyaları'nda halkla birlikte, Rus ordusuna karşı savaşmıştır.
Doksanüç Harbi, Devletin başına bela olmuş ve Ruslar, doğuda ilerliyemezken, batıdan Edirne kapılarına dayanmışlardır. Nihayet savaş durmuş ve Berlin Antlaşması imzalanmış ama, bu savaşla elimizden doğuda Kars, Ardahan ve Batun gibi üç vilayetimiz gitmiştir. Yine bu yörenin arslan yürekli evlatları Rus egemenliği altına girmiştir. Çoğu Türk ve müslüman olmasına rağmen buraları Ermenilere, Gürcülere, Malakanlara, Kazaklara Ruslar peşkeş çekmiştir. Ama halk yılmamış, savaşmış ve kırkyıllık karagünlere dayanıp, Türklüklerini asla kaybetmemişlerdir.
Mihrali Beg, Ermeni, Arap ve Rus Savaşlarında çok hizmetleri dokunmuş bir kahramandır. Akrabalarından Sayın Beşir Sönmez Mihrali Begin hayatını derlemiş, toplamış bir kitap yapmış. Kitap, biyografi gibi görünsede, tam bir biyografi tekniğine uygun yazılamadığı için sadece bir derleme özelliği taşımaktadır. Oysa, Mihrali Beg incelenmeye değer. Yapıtta topladığı anlatılar, bir hatıra türü gibi anlatılır. Ama bir planlı roman değildir. Usta bir romancı, bu anlatıları ele alarak, bu milli Kahramanı destanlaştıra bilir. Ama ne yazık ki, derlemeci, "Bu kitabın tüm hakları saklıdır. Yazarı Beşir Sönmez' in yazılı izni olmadan hiçbir alıntı yapılamaz" demesinden daha fazla birşeyler yapamadık. Ruhu şad, makamı cennet ola.