Tarımsal üretimde planlama şart

E. TURGUT TEKİN

Türkiye’de “Tarımsal Üretim Plansız!..” Bunun hem ülkemize önemli boyutlarda zararı vardır.

Peki “Tarım Bakanlığı” bunu bilmiyor mu? Ülkemizin hangi bölge ve yörelerinde uzun vadede ve kısa sürede hangi ürünlerin yetiştirileceğine ait plan ve haritaları yok mu?

İl ve İlçe Tarım Müdürlükleri, Ziraat Odaları, Ziraat Fakülteleri, Çiftçi Dernekleri, Üretici Birlik ve Kooperatifleri ne yapıyorlar?

Geçen yıllarda karpuz para etti, herkes karpuz üretmeye kalktı. Nar para etti, nar üretimine yüklendiler. Tanıdığım birkaç üretici güzelim mandalina ağaçlarını söküp, yerine nar fideleri diktiler. Şimdi de “Nar para etmiyor” diye yakınıyorlar. İşte plansız üretimin sonu bu.

Türkiye tarımsal üretim alanları geniş bir ülkedir. Bu ülkede çok yanlış tarım politikaları uygulanmaktadır. Değişik iklimlere sahip olduğundan ürün deseni oldukça çoktur. Bu ürünleri verimli olarak yetiştirdikleri yerlerde planlı ve ölçülü olarak üretmekte yarar vardır. Bunun içinde:

1) Ülkemizin toprakları sınıflandırılmalıdır. Hangi alanlarda hangi ürünler randımanlı oluyorsa oralarda o ürünler üretilmeli, o yörede o dalda çalışmalar yapılmalı.

2) Hangi bölgeler mera, çayır, otlak olarak değerlendirilecek, buralarda ne tür hayvan otlatılacaksa oralarda da o tür üretim ve çalışmalar yapılmalı. Bugün çok geniş alanlar kaplayan dağlarımızdaki otlaklar ıslah edilmemiş, bu dağlara verimli ot tohumları atılmamış, otlağın %40’ını kaplayan yabancı çalı ve dikenlerle mücadele edilmemiştir. Hele yüzey taşları hiç temizlenmemiştir. Bu tür topraklar hazine malı olduğundan vatandaş hiçbirşey yapamıyor. Bu tür arazilerin ana mülkiyeti yine devlette kalmak kaydıyla ıslah edip kullanmak isteyenlere parsel parsel dağıtılmasında yararlar vardır.

3- Orman politikalarımızda yanlıştır. Doğu Anadolu’da, Karadeniz’de ağaçlandırılacak çok geniş alanlarımız vardır. Buralara yılın dört mevsiminde yağmur yağar. Yangın ve kuraklık tehlikesi yoktur. Yine bu alanlarda meyve ağaçları da yetişmez. Buraları ağaçlandırmak varken, biz tersini yapıyor, zeytin, incir gibi hayati önemi olan ağaçların rahatça yetişeceği yerleri orman yapıyoruz. Bir yığın emek ve masraftan sonra bir de bakıyorsunuz ki, o yöre cayır cayır yanmış!..

Kars, Ardahan, Sarıkamış’ta, Ruslar yerli halkı çalıştırıp çam fidanları diktirmişler. Bugün o fidanlar 40 ila 50 metre boyunda çok nefis çam ve köknar ağaçlarına dönüşmüş. Ben, Posof’ta ortaokulu okuduğum yıllarda Posof Orman Yüksek Mühendisi Cemil Bulut, koza toplatır, kurutur, tohum çıkarır, bu tohumları ormanı az veya seyrek alanlara birer sivri kazık marifetiyle ektirirdi. O tohumlar çıkar ve o çıplak alanlar birkaç yıl içinde yemyeşil olurdu. Ormancılar bu alanlara “Saya Bölgeleri” der ve korurdular. Öyle birçok orman kazanıldı. Hem de ne orman!..

Bugün Sarıkamış’ta, Göle’de, Ardahan’da, Şavşat ve Posof’ta bu yöntemle yetiştirilmiş çok nefis ve geniş orman alanları vardır.

Yine lisede okuduğum yıllarda Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi tarafından Palandöken Dağları’na Kayın ve Çam fidanları dikildi. Çıplak, yüksek olan bu sahalarda bugün çok güzel çam ve kayın koruları vardır. Erzurum’un caddeleri ve parkları, üniversite alanı ve çevresi nefis çam, ladin, köknar ve beyaz kayın ağaçlarıyla yemyeşil bir hale getirildi.

Kars’ta, Kars Çayı kıyısında bir “Milet bahçesi” vardır. Burada dev gibi Kanada Kavakları ve yine ana kökeni Kafkaslar olan başka ağaç türleri vardır. Demek ki bu yöre istense ağaçlanır. Zaten çalışmalar da devam ediyor.

Bugün Türkiye’nin hiçbir yeri Sibriya kadar soğuk değil. Sibriya ise ağaç denizi. Biz de neden olmasın? Hele Kuzeydoğu Dağları toprağı zengin,, kayasız ve verimli dağlardır. Otlak ve orman ıslahı yapılırsa Türkiye’ye yetecek ot ve ağaç oluşur.