Günlerdir düşünüyorum. Yazdıklarımın yanında yazamadıklarım ne kadar çok. Düşünceler beyninizde dolaşırken alabildiğince özgür kalabiliyorlar. Kağıda dökülenler hapsedilmiş gibi. Yoksa tersimi oluyor acaba. Paylaşmak çoğaltıyor mu fikirleri. Yoksa düşünüp konuştukça konuşup yazdıkça köreliyor muyuz?
Sevenimiz mi artıyor, sevmeyenimiz mi? Düşündükçe varolurmuş insan. Yürüdükçe yol alır. Koştukça nefes açarmış.
Yazdıkça insan, ne İsaya yaranabiliyor, ne Musaya. Oysa ikisi de peygamber değil mi? İsanın kitabı ile Musanın kitabı arasında ne fark var? Özünde insanların iyi olmasına yönelik kurallar konulmuş. Kurallar ve yaptırımlar.
İsa da Musa da olmazdı insanlar olmasaydı. Günümüzün insanları hem İsa ve hem de Musa. Her ikisine de yaranmak zor. Bir üçüncüyü bulmak gerekiyor. Üçücüsü var mı?
Dünyada 200 milyon çocuğumuzu daha çocuk çağında çalıştırıyoruz. Üretim merkezi kurulabilirmiş. Ama bugüne kadar 40 milyon dolar bulamamışız. Ama Adalet ve Kalkınma Partimizin binası açılmış. Sanırsınız 35 milyon dolar. Yani bu binayı yapmasak ve bir 5 milyon dolar daha bulsaydık nice çocuklaarı kurtarabiliirdik. Sanki diğer partililer farkılılar mı?
1 trilyon dolar dünyada silahlanmaya harcanmış hem de 1 yıl içerisinde. Dile kolay 1 trilyon dolar. En çok harcamayı da emperyalist ABD yapmış, geri kalmış ülkelere demokrasi getirmek için.
Silahların gölgesinde, sözde demokrasiler, sözde seçilmiş kukla yönetimler.
Dünyada 200.000 çocuk asker niteeliğinde savaştırılıyor. Dünya tek kutuuplu oldu olalı etnik svaşlar, dinsel savaşlar çoğuldı. Bu savaşlarda en çok çocuklar ve kadınlar zarara uğramakta. Geri kalmışlığın en büyük mağduru kadınlar ve çocuklar.
Kimlik üzerinden yaşama bakarken insanlık üzerinden bakmayı unutuyoruz. Kimliğimiz kör ediyor gözlerimizi. Oysa insan olabilmek zor bir uğraşı. Bu nedenle olacak, kimse insanolmaya çalışmıyor.
Bu kaos içerisinde, ezenler daha çok eziyor, ezilenler daha çok eziliyor. Topyekün kurtuluş için uzun erimli ve geneli kapsayan birliktelikler yerine, kısa vadeli ve çıkarcı birliktelikler peşinde koşuluyor. Bugünü kurtaralım yarına bakarız misali.
Birbirinin fikirleriine bile tahammül edemeyenler, kısa vadeli çıkar birlikteliklerine girebiliyorlar. Yarını olmayan birliktelikler çözüm olarak halkın önüne sunulabiliyor ve inançlı bir biçimde savunuluyor. Oyas tarih örnekleriyle dolu. Sonuçta başarılı olunmuyor. Halka rağmen halk için olmuyor. Kişilerin, grupların birlikteliği yerine halkın birlikteliği sağlanmalı. İnsan olma mücadelesi takım tutmaya benzemiyor ki. Yöntemin doğruluğu tartışılmalı. Eleştiri-özeleştiri olmalı. Fikirler mücadele etmeli ki, gelişme sağlanabilsin. Ben doğruyum, biz doğruyuz, bizden başka doğru yok demek, en önemli yanlışa düşmek demek olmuyor mu?
Dayanışma yemeğinde küçük grupların eğlencesine dönmesin birliktelikler. Kısa erimli aşklarda birliktelikler yaşanabilinir. Önemli olan kurtuluşa kadar nikah yapabilmektedir.
Birlikte yaşamayı beceremeyenler, bölünüp parçalanmaya mahkum olurlar. Ve kutupların uydusuuna dönerler. Tarih en büyük yargıç.