Sultan Fatihi iyi anlayabilmek için o gencecik yaşta taşıdığı ideallerini, uzak görüşlülüğünü, ilmini ve ihlâsını iyi bilmek lazımdır. Bunca çalışma ve gayretinin neye dayandırdığına iyi bakmak lazımdır.
Avni mahlasıyla yazdığı bir gazelinde Sultan Fatih;
● İmtisal-i Cahidü fi'llah olubdur niyyetüm
Din-i İslam'un mücerred gayretidür gayretüm
● Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i Ricaullah İle
Ehl-i Küfri serteser kahreylemekdür niyyetüm
● Enbiya vü Evliyaya istinadum var benüm
Lütf-i Hakk'dandur heman ümmid-i feth ü nusretüm
● Nefs ü mal ile n'ola kılsam cihanda ictihad
Hamdülillah var gazaya sadhezaran rağbetüm
● Ey Muhammed mücizat-ı Ahmed-i Muhtar ile
Umarum galib ola A'da-yı dine devletüm " demektedir.
Sadeleştirilmiş şekli;
● Niyetim, ALLAH yolunda savaşmaktır
Gayretim yalnız İslam dininin yücelmesidir
● ALLAH'ın ve Evliya ordusunun yardımıyla
Küfür Ehlini baştanbaşa kahreylemek niyetim
● Peygamberlere ve Velilere dayanmışlığım var benim
ALLAH'ın lütfundandır fetih ümidim ve kuvvetim
● Benliğimi ve malımı dünyada feda etsem ne olur?
ALLAH'a hamd olsun, var ALLAH yolunda savaşmaya yüz bin rağbetim
● Ey Mehmed ! Ahmed-i Muhtar'ın mucizeleriyle
Umarım galip olur din düşmanlarına devletim "
BİR ÖNEMLİ ÖRNEK DAHA
Biz inanıyorduk ki Gençlik sadece yaşa bağlı bir tarif değildir. Yaşın gençlik etkinliklerinde, sayılamayacak kadar özellikleri varsa da esas gençlik, davranışlarının ruhla ilgili olduğudur. Öyle ya, 90 yaşında altı evladı ve torunu ile Medineden kalkarak at sırtında, deve sırtında iki sefer İstanbul önlerine kadar gelen ve orada şehit düşerek yine oraya defnedilen Eba Eyyup El Ensari hazretlerine (Eyüp Sultan) kim ihtiyar diyebilir ki? Veya hangi genç olduğunu iddia eden kişi, bu zatın yaptıklarını yapmaya güç yetiştirebilir ki?
Bu zatın son demlerinde etrafındakilere vasiyeti; Ben ölünce cesedimi, düşman içlerine götürebildiğiniz kadar götürün ve oraya defnedin. Zira ben kabrimde, cihad eden atlılarımızın nal seslerini dinlemek istiyorum demesi ne kadar müthiş bir olaydır.
Eba Eyüp El Ensari, Medinelidir ve ensardandır (Mekkeli muhacirleri bağırlarına basanlar). Peygamberimiz, Hazreti Ebu Bekirle Medineye hicret edince, Mescid-i Nebevi ve çevresindeki konutlar inşa edilinceye kadar onun evinde misafir kalmıştır. Bedir harbi, Uhut harbi, Hendek harbi ve Mekkenin fetihleri gibi harplere katılmıştır. Bu harplerde İslam ordusunun bayraktarlıklarını yapmıştır.(r.a)
İleri yaşta olmalarına rağmen, yaşlarına aldırmadan Allah yolunda, hakkı hâkim kılmak için çalışanlara bu mübarek zat, ne güzel bir örnektir.
Eba Eyüp El Ensari, harbin en kızgın noktalarına pervasızca gidiyor. Surlara çıkmak için kızgın yağlar dökülen, rum ateşi atılan ve ok yağmurlarının bulunduğu bölgeye giriyor.
Kendisine; Ey Peygamberimizin geri bıraktığı emaneti Lütfen tehlikeli alanlara girmeyiniz. Hem bilmiyor musunuz mu ki ayette; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın buyrulmuyor mu? diyorlar. O da onlara;
Evladım Bu ayet bizim için inmişti diyor ve ilave ediyor.
Biz bir gazadan (savaştan) dönmüştük. Üzerimizden daha zırlarımızı çıkarmamıştık. Peygamberimiz bizim bir başka gazaya gitmemizi emretti. Biz de kendisine;
Ya Resulallah Bu mevsim, hurma bahçelerinin altlarının çapalanma mevsimidir. Eğer bu mevsim geçirilirse hurma ağaçları hurma vermezler. Hepimiz açlık çekeriz. İzin verirseniz şimdi ağaçların bakımları meşgul olalım. Bu işler tamamlandığında tekrar emrinizdeyiz, dedik diyor.
İşte o zaman bu ayet inzal oldu ve bize ihtar etti ki;
Dünyalık işlerle oyalanacağız diyerek, cihadı terk veya tehir etmeyin ve kendinizi tehlikeye atmayın buyruldu.
Eğer ben gaza meydanında yapılması gerekenleri yapmaktan kaçınır ve geri çekilirsem asıl o zaman kendimi tehlikeye atmış olurum diyerek, onlara savaşın kızgın ortamında ders vermiştir.
İşte milli gençlik öyle gençliktir ki, yukarıda verdiğim bu örneklerde olduğu gibi İslamı tam ve kâmil manada anlamış ve hayatına tatbik etmektedir.