Yönetemiyorsanız, yönetilmek zorunda kalırsınız. Günü kurtarmak için yapılan açıklamalara bakacak olursanız sanki her şey yolunda sanırsınız.
Su, yaşamın temel gereksinmelerinden biri olduğu noktasında herkes hemfikir. Dereler akarken bizlerin bakması noktasında kimler görevini tam olarak yaptı. B. Menderesi besleyen 33 dere ve çayın olduğu bilinmektedir. Bu dere ve çaylar üzerinde kaç tane su toplayan baraj ve gölet var. Bilinenleri saymaktan öte yapılan bir şey yok. Mevcut su toplanan barajlara ilave olarak yatırım programına alınmış ve ödeneği ayrılmış kaç proje var. Oda yok.
Kağıt üzerine çizilmiş projeler, gerçekleştirilmediği sürece bir anlamı bulunmamaktadır.
Kuraklık sadece bizim ülkemizin sorunu değil. Doğadaki değişiklikleri yaşayarak görenler, kuraklığın geleceğini zaten görüyorlardı. Bunun için bilim adamı olmaya da gerek yok. Yaşantılarından bunu kolayca anlıyorlar.
Dünya iklim değişikliklerine neden olan küresel ısınmanın etkileri, yüksek zirvelerden, okyanus derinliklerine, ekvatordan kutuplara kadar dünyanın her tarafında görülmektedir. 1960 yıllarının sonlarından bu yana bizim bulunduğunuz iklim kuşağında kar örtüsünde yüzde 10luk bir azalma olduğu belirtilmektedir. Kar suyu, toprağın deriliklerine inerek yeraltı sularını besler. Kar, toprağı bir örtü gibi kaplayıp tohumları korur, çimlenmesini sağlar. Bu gün çevremizde kendiliğinden yetişen çam ve diğer ağaçların yetişmesinin nedeni nedir ?
Küresel ısınmaya bağlı olarak dünyanın bazı bölgelerinde kasırgalar, seller ve taşkınların şiddeti ve sıklığı artarken, bazı bölgelerde uzun süreli, kuraklıklar ve çölleşme görülmektedir. Kışın sıcaklıklar artmakta, ilkbahar erken gelmekte ve kısa sürmektedir. Yaz mevsimi uzun sürdüğünden, sonbahar gecikiyor. Kısacası iklim değişiklikleri alenen görülmektedir. Bu nedenle iklim değişikliklerine dayanamayan bitki ve hayvan türleri ya azalıyor ya da tamamen yok olmaktadır.
Küresel ısınmaya neden olanların kimler olduğunu, tüm dünya bildiği gibi bizim halkımızda bilmektedir. Doğanın kendini yenileme şansını yok ederek, daha çok kazanma hırsına kapılmış çok uluslu şirketler ve onların oluşturduğu ve desteklediği iktidarlar, var olan doğal ortamın bozulmasına göz yumarak bugünkü olguyu yaratmışlardır.
Dünya, kirletilmeye devam edilmektedir.
Dünya kirlenmeden dolayı ısınmaya devam etmektedir.
Bu durum böyle devam ettiği sürece susuzluk ve kuraklık bizim gibi ülkelerde kaçınılmazdır. Hele yaşadığımız bölge Akdeniz iklim kuşağında bulunduğundan yağışı az olan bir bölgedir. Bu yağış düzenine göre bazı tedbirleri almak gerekmez mi ?
Uzun yıllar önce B. Menderes havzasını oluşturan B. Menderes ve kolları için ıslah projeleri yapılmış yapılan projelerde derelerin ıslah edilmesi, erozyonun önlenmesi için ağaçlandırılması öngörülmüştür.
Ancak biz hep işlerimizi en sondan başladığımız için bazı ağaçlandırırken, sanki bol yağış olan bir bölgedeymişiz gibi doğal alanları Okaliptüs ağaçları ile doldurduk.
Sulak alanları kurutmak için dikilen bu ağaçları dağ bayır her yere doldurmuşuz.
Eski menderes yatakların doldurarak ve kurutarak arazi yapılma sevdası, sulak alanların yok edilmesi bizleri bugün yaşadığımız şartların oluşmasına neden olmuştur.
Bütün suçu da sivrisineklere yüklemişiz.
ABde sulak alanların yasalarla nasıl korunduğuna hiç bakmadan, toplam arazi içinde sulak alanların oranını ne olduğunu bakmadan.
Ülkemiz su bakımından zengin bir ülke değildir. Ilıman iklim kuşağının bütün özelliklerini göstermektedir. Suyun bir damlasının bile değerlendirilmesi gerektiği konusunda tüm halkımız aynı düşüncededir. Hele kuraklığı iliklerimize kadar yaşadıktan sonra bunu daha iyi anlamış olmamız gerekir. Çözümleri var mıdır? Evet vardır.
Şu soruları kendimize sormamız gerekiyor.
Suyun akış düzenini kontrol altına aldık mı ?
Var olan akarsularımızı yağış döneminde suların boşuna akmasını önlemek için Baraj ve göletleri yaptık mı?
Var olan sulak alanları korumak ve sürdürülmesini sağlamak için gerekli önlemler alınıyor mu?
Bilindiği üzere pek çok kentimizin ve işletmelerin içme suyu, yeraltı suyundan karşılanmaya çalışılmaktadır. Kamu ve özel kuruluşlarımız sisteme doğadan temiz olarak aldıkları ve kullandıkları suyu, doğaya geri dönüşümünü arıtılmış olarak sağlanmakta mı dır? Bütün kuruluşlarımız arıtma sistemlerini kurmuşlar mıdır? Atık suların arıtılması sonucu geri dönüşümü sağlanan sular nerelere de şarz edilmektedir ?
Bu sorular daha da çoğaltılabilir.
Bu gün gerçekleşmiş olan Didim Sıvı Arıtma Sisteminin arıtmış olduğu sular denize boşaltılmaktadır. Aynı ilçede pamuk ekili alanlar kuraklık sebep gösterilerek sulanamamıştır. Pek çok çiftçimizin ürün kaybı olacağı açıktır. Arıtılmış olan sular, sulama amaçlı kullanılamaz mıydı ?
Yine proje şeklinde uygulanmaya çalışılan, Kuşatak adı verilen sıvı atıkların sonlandırılması sonucu ortaya çıkan su, Söke Ovasında tarımsal sulamada kullanılması için bugünden projeye ilave edilmelidir. Mevcut suyun bir damlası bile telef edilmemelidir.
Çiftçilerimiz eski adı pislik kanalı olan kanala Altın Kanal adının verecek kadar suyun kıymetini anlamış durumdadır.
Dünyada petrol savaşlarından sonra su savaşlarının da olacağı doğrultusunda görüşler belirtilmektedir. Yıllar önce evimizdeki çeşmelerden suları içiyorduk. Şimdi ise çeşitli sebeplerden dolayı içmiyoruz. Bu durum ise bazı çevrelere rant sağladığı açıktır. Rant demek çıkar demektir. Bireysel çıkarlar, ülke çıkarları ve bugün yaşadıklarımız, bizlere dersler vermiş olması gerekir.
Keskin çizgilerle suyun önemi ortadayken yapılması gerekenler bir an evvel yapılmalıdır. Proje şeklinde raflarda bekleyen çözümler, raflardan indirilerek gerçekleştirilmelidir. Tozlu dolaplarda bekletilmemelidir.
Belirtilen öncelikleri gerçekleştirmek için bir tercih yapılmalıdır. Gerekli yatırımlar için ödenekler ayrılmalıdır.
Bu iktidar, 5 yılda Çine Barajını gerçekleştirmek için bile gerekli ödenek sağlamadığından çiftçiye gömlek yaktırmıştır. Gömlek yakanlarda ne yapacağını bilemez duruma düşmüşlerdir.
Suyu doğru yönetmek gerekir. Zaman gelir sel olur, toprağı götürür, zaman gelir bereket yağdırır.
Doğru çözümler üretmek için gerekenler yapılmalıdır. Bu da ülkeyi yönetenlere düşer.
Göreceğiz bakalım.
Saygılarımla.