SÖKE’DE TIK YOK

MUSTAFA AÇICI

 

Günlerdir yerel, bölgesel ve ülke genelinde yayım yapan basını izliyoruz.

Gündemin bugünlerde ana konusu cezaevlerindeki açlık grevleri. Ancak her ne hikmetse yerel basınımızda bu konuya yer ayrılmamakta, duymazlıktan gelinmektedir.

Sökemizde tek tip insanlar mı yaşamakta? Farklı renkler, farklı düşünceler yok mu? Hepimiz robot haline mi geldik?

Ülkenin cezaevlerinde yüzlerce insan bedenlerini ölüme yatırıyor, Söke’den “tık” yok!

Bu kadar mı duyarsız olduk, bu kadar mı nefrete bilendik?

Kabul etmediğmiz ya da begenmediğimiz bir takım düşünce ve talepler doğrultusunda insanlar bedenlerini ölüme yatırıyorlarsa en azından nedenlerini sorgulamamız gerekmez mi?

Bundan 12 yıl önce de cezaevlerinde açlık grevleri yapılmıştı ve dönemin iktidarı tarafından uzlaşmaz bir tutum sergilenerek ve bir takım bahaneler yaratılarak olaya müdahale edilmiş ve sözde insanları kurtarıyoruz derken onlarca insanın ölümüne neden olmuşlardı.

Tarih tekerrürden ibaret mi acaba? Yoksa insanlar mı tekerrürden ibaret... Bugün de cezaevlerinde başka bir eylem yapamayacağı açıkça belli olan bir kısım tutuklu ya da hükümlülerin bir kısım taleplerinin olması için açlık eylemine başlamaları, bizim 12 yıldır hiç ilerlemediğimizi göstermez mi?

Açlık grevlerini desteklediğimi sanmayın.

İnsan bedeni baz alınarak eylem yapılmasına, sonu ölüm ya da sakatlıklarla bitecek eylemlere  karşıyım. Ancak benim ya da bizim karşı olmamız bu eylemleri ortadan kaldırmıyor.

Bizlerin asıl yapması gereken eylemlere neden olan gerekçelerin ortadan kalkması için siyasi iktidara baskı yapmak olmalıdır. Bu nedenle konunun görmezlikten gelinmesi insanlık adına yanlıştır. Bu gün cezaevlerindeki bir takım baskıların ortadan kalkması ve bir kısım demokratik hakların iadesi için eylem yapan insanların sorunlarının çözümü için kılımızı kıpırtmazsak yarın sıranın başkalarına gelmeyeceğini kim garanti edebilir.

Herkesin kendi duyarlılığı için mücadele etmesi ayrı şeydir. Ancak ortaklaşdığımız ya da ortaklaştırmamız gereken hususlar için birlikte mücadele etmek gerekir.

Demokrasi ortak çıkarlar için mücadeledir. Hatta bu ortaklığı çoğaltma mücadelesidir. Yoksa devlet erkini kullanan iktidara karşı herkes kendi başına birşeyler söyler  ise bu tür mücadele kısır kalır. Dikkate alınmaz, gündeme taşınmaz.

Cezaevlerindeki açlık grevinin siyasi iktidarca ve toplumunda duyarlılığı ile ölümler yada sakatlıklar gerçekleşmeden bir an önce asgari müşterek şartlarda çözülmesi gerekmektedir. Bu  açlık eylemlerinin çözülebilmesi için toplumunda bu eyleme kulak kesilmesi ve ölümleri engellemesi gerekmektedir.

Görmeyen gözlerin, Duymayan kulakların, Anlamayan yüreklerin çoğaldığı bir ülkede faşizim yarın her kareyi işgal edecektir.