SİZİN BİLDİĞİNİZİ BİLEBİLME İMKÂNIMIZ YOK…

FARUK HAKSAL

İşte bitti!..

Parti minibüslerinin çevreye yaydığı o cızırtılı, melodi kıvamlı korkunç sesler sona erdi.

Cumartesi bütün bunlar yasaktı.

Türkiye halkı, düşündü taşındı ve iradesini açıkladı…

Bu yazıyı okuyan sizler, bu iradenin ne yönde ortaya çıktığını biliyorsunuz, çünkü gün pazartesi…

Ama bu yazı, malum teknik nedenlerden dolayı cumartesi günü yazılıyor…

Yasa cumartesi gününü bizlere armağan etmiş.

Minibüslerin gürültüsü, meydan mitinglerinin bilinç öğüten paldır/küldür karmaşası ve siyasi parti liderlerinin, kendisine sorulmak üzere yandaş gazetecilerin eline verdikleri sorulara verdikleri ezberlenmiş yanıtlardan oluşan çifte kavrulmuş televizyon sohbetleri bu cumartesi yasak…

Türkiye halkı kafasını dinleyecek bu gün ve bu gece…

Gönlünü dinlendirecek.

Düşüncelerini arıtacak, olup bitenleri gerçeğin imbiğinden geçirecek ve düşünecek…

Ve sonra ertesi gün, yani 12 Haziran Pazar günü sandığın başına gidecek ve elindeki mührü bir yuvarlağın içine vuracak.

Ve aynı günün akşamına geldiğimizde de, böylece dananın kuyruğu kopacak!..

İşte siz dananın kuyruğunun koptuğu bir ortamda bu yazıyı okuyorsunuz…

Peki, kopmuş dana kuyruğu işsizliği, yoksulluğu önleyebilecek midir?..

Türkiye’yi dış politikada ucu açık maceraların içine düşmekten alı/koyabilecek midir?

Laik Cumhuriyet değerlerinin “korunup kollanması” mücadelesine bir tuğla daha ekleyebilecek midir?..

İşte sorun buradadır…

Hep beraber oldukça ilginç bir seçim mücadelesi izledik.

Bir yanda Devlet’in resmi araç ve imkânlarının kullanıldığı, hediyeli, ulufeli bir seçim kampanyası yürütülürken öteki tarafta, meydanları dolduran meraklı ve umutsuz kalabalıklara meramlarını anlatmaya çalışan siyasetçileri izledik.

Bir yanda medyanın bütün olanaklarını kullanan siyasi partilerle, öteki tarafta içine tıkıldığı cezaevi hücresinden telef      onda eşine söylediği üç beş söz nedeniyle, haklarında “siyasi propaganda yapmak”tan soruşturma açılan bağımsız “güç birliği” adaylarına tanık olduk.

Aleni ve olabildiğince açık tehditler işitti kulaklarımız, porno içerikli oy amaçlı kaset savaşımları izledik.

Seçimden sonra temelinden değiştirilecek olduğu ima edilen, ama hiçbir maddesi açıklanmayan Anayasa değişikliği “ucube”si ile tanıştırıldık…

Ve sonra ayağımıza dolanan yalanları, tertipleri ve bizzat sahipleri tarafından çılgın olarak nitelenen projeleri aşarak, bütün engebelerin üzerinden sıçrayarak “bugün”e geldik.

Ve işte bitti!

Bu gün cumartesi. Bu gün, kafatasımızı iki elimizin arasına alıp, düşünmenin günü…

Artık bir şey yapamazlar.

Zihnimizi bulandıramazlar.

Kendi bilincimizden üreteceğimiz özgür irademizi artık kendi çıkınlarına istif edemezler.

Bilinç kaydırması bu cumartesi için yasak!

Propaganda mafiş!..

Türkiye halkı bu gün özgürdür…

Tabii, olabildiği kadar özgürdür… Ama yine de, evet yine de, özgür olabilme imkânına sahiptir!

Artık kendi düşünecek, kendi karar verecek, seçimini [umuyoruz ki] kendi özgür iradesi doğrultusunda yapacaktır.

Ve yine [bu cumartesi gününden] bu satırları okumakta olduğunuz pazartesi günü için umut ediyoruz ki, o özgür iradelerin birleşmesi ile bu ülke aydınlık yarınlara doğru kulaç atacak, hiç değilse, yüzünü ve yönünü uygarlığa, bağımsızlığa ve aklın egemenliğine doğru dönecektir…

İnşallah mı; yoksa doğacak çocuk için maşallah mı?..

Bunu siz şimdi biliyorsunuz.

Oysa biz, geçtiğimiz cumartesinin bir türlü geçmek bilmeyen saatleri içinde karanlıkta boşluğa yumruk sallıyoruz