* Dünkü sayıdan devam
Sıtkı Çınar, İlyas Salman ile, dolayısıyla da Salman'ın çevresindeki sanatçılarla olan anılarını ve dostlukla geçen günlerini bu yapıtında anlatır. Salman ona şöyle bir anı daha anlatmıştır. Biz anıyı özetleyerek aldık:
Nasıl artist olmuşlar?
Urfa'nın Harran İlçesi'nde "Kibar Feyzo" çekilirken, bir ağa filmde oynayan artistleri evinde yemeğe çağırır. Yemekte, Adile Naşit'e sorar:
- Ulan garı sen nasıl artist oldun?
Adile Naşit ağaya der ki:
- Benim babam Nahit Özcan'dır. Kendisi Türkiye'nin ünlü bir tiyatro sanatçısıydı. Ben, babama öykünüp artist oldum. Ağa bu sefer Şener Şen'e sorar:
- Ulan sen nasıl artist oldun? Şener Şen şöyle yanıtlar:
, Benim babam da tiyatro sanatçısı Ali Şen'dir. Bende ona öykünüp artist oldum. Bu sefer ağa Ayşen Guruda'ya sorar:
- Gız sen nasıl artist oldun? Ayşen Guruda'da:
- Benim eşim Yılmaz Guruda. Sinema ve tiyatro oyuncusu. Ben de eşime öykünüp artist oldum. Ağa daha sonra İlyas Salman'a sorar:
- Ulan hiyar, sen nasıl artist oldun? İlyas Salman'da:
- Ben ilk, orta ve liseyi malatya'da okudum. Sonra Ankara'ya gidip, konservatuarda okuyup artist oldum. Ağa:
- Ula bu konservatuar dediğin liseden büyük mü? O'da:
- Evetbüyük deyince, ağa kızarak, İlyas Salman'a:
- Ula kalk şuradan s......git, koskoca üniversite okumuşsun, ama adam olacağına artist olmuşsun, der.
İlyas Salman, şiirler de yazmıştır. Onun şiirlerini, Sıtkı Çınar yapıtında bizlere şöyle aktarıyor. Ben bu anlatımı hiç değiştirmeden sizlere ulaştırıyorum. İşte Salman'ın şiirleri ve Sıtkı Çınar'ın yorumu.
İlyas Salman'ın Şiirleri;
Şiirlerinde yaşamın anlamını, tadını, insanı bir bütün olarak işler. Onu anlamak için yaptıklarını incelediğimizde onu anlama çabasına girdiğimizde gerçek İlyas Salman'ı tam anlamıyla o zaman tanımış oluruz. Şiirlerinde hep yalın sade bir dil kullanmaya özen göstermiştir. Şiirlerinde her hecenin, her kelimenin çok derin bir anlamı vardır. Şiiri düz yazı gibi okursanız sıradan bir mektuptan farkı olmaz. Noktasında, virgülünde vurgulamayı doğru yaparsanız duyarak, hissederek okursanız şiire doyulmaz. İlyas'ı belki bir elli yıl geçtikten sonra anlamayanların ancak anlayacağını zannediyorum. Belki de yüz yıl geçtikten sonra ancak anlaşılabilmiştir. Aziz Nesin'i toplumun büyük bir çoğunluğu henüz yeni yeni anlamaya başladığı gibi. Buna dünyanın değişik yerlerinden de binlerce örnek vermek mümkündür. Ancak çok uzaklara gitmeye gerek yok. Şiirden söz etmişken daha önceleri defalarca basılmış olan (9 baskı) Hasretim Sansürlüdür şiir kitaından kitaba adını veren şiirini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım:
Not: Hasretim Sansürlüdür adlı kitabı ilk baskısını 1991 yılında yapmıştır. 2006 yılında ise aynı adla onuncu baskısını gerçekleştirmiştir.
HASRETİM SANSÜRLÜDÜR
Ey halk ey emek
Kar altında donmayan
Umudu çeyiz sandığında saklı kızımız
Kusura kalma kadan alam
Ertelendi düğünümüz
İsterdik ki
Kolansız atlara bindirek seni
Gül bezeli bahçalar gibi
Bir dünya verek
Çevirek suları biir bir
Bir cılga size aksın
Bir cılga bize
Toprağı sevindirek
Şimdilik olmadı bacı
Uzakçıl domuzlar
Azık çeker kilerimizden
İsterler ki
Utanç duyak ellerimizden
Amma bu korkudandır bacım
Korkuyorlar helal emeğimizden
Ak sütümüzden
Korkuyorlar
Sansüre takılmış hasretimizden
Kısacası herşeyin başı ne para ne de pul. Sevgi, sevgi, sevgi...
IŞIKLI IRMAKLARIN ÖYKÜSÜ
Hani ırmaklar vardır
Bol ve berrak yürürler
Aktırlar
Açıktırlar
Cesaret yüklüdürler
Ama korkak yürürler
Kitaplar gizlidir damarlarında
Yeşertir, yetiştirirler
Kayalara vura, çarpa
Çimenlere, çiçeklere
Sevecen ve ürkek yürürler
İyi insanlar
Irmak gibidirler
Gitti sanırsın
Ağlarsın çırpınırsın
Çağırırsın gelirler
Yavuz'um canım kardeşim
Yattığın toprağa inanma sakın
Seni yalnız
Mezarlar öldü bilirler
Canım çok zaman yalandır
İcat edilmedi inancı vuracak kurşun
Köpekler yalnız ölüleri öldürebilirler
(Mayıs 1988)