Türkiye son otuz yıldır Kürt sorununu bir türlü çözemedi. 21 Martta Diyarbakırda Abdullah Öcalanın mesajıyla çözülebildi mi acaba?
Öcalan, otuz yıldır devam eden kanlı hesaplaşmayı ne çabuk unuttu da, Nevruzda Diyarbakır Meydanında yaptığı açıklama bir manifesto niteliğindeydi.
Nevruz kutlaması, tarihte ilk kürt cumhuriyetinin milli marşı olan ey rakipin okunmasıyla başladı.
Bu nasıl birlik beraberliktir ki, kutlamalara Kuzey Irak, Bolivya, İtalya, Almanya, İsviçre, İspanyanın Bask bölgesinden bir heyet, Arjantin, Danimarka, Norveçten parlamenterler ve bir çok elçilik görevlileri katıldı.
Diyarbakırda Nevruzda ne kutlandı? Meydanda bir Türk Bayrağı yoktu. Bir çok ülkenin temsilcileri oradaydı. Öcalanın okunan mesajında hamaset edebiyatından sonra kanlı çarpışmaların boşa gitmediğini, bu kanlı çatışmalar sayesinde Kürtlerin özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandığı ifade edildi. Öcalan, Marksiz olarak başladığı isyan hareketini son yıllarda milliyetçilik duygularını da katarak kürtleri motive etmeyi ihmal etmedi. Marksizt ve Leninist bir örgüt olan PKK, müzakerelerin verdiği cesaretle meydanlarda attığı sloganlarla altın vuruşlar yapıyor.
Öcalanın bir başka vurgusu da üç önemli Peygamberden söz etmesidir. Hz. İsa, Hz. Musa ve Hz. Muhammedden de söz ediyor. Onlardaki özgür ve demokratik değerleri alıp, kendi varlık değerlerine katıyor.
Mesajında Misak-ı Milli değerlerin vurgusunu da ihmal etmiyor. Türk ve Kürtlerin Çanakkale ve Kurtuluş Savaşlarını birlikte yaptıklarını, 1920 Meclisini birlikte açtıklarını söylüyor.
Evet... Öcalanın bu söylediği doğru da, kendisi bu gerçeğin neresinde? 30 yıldır akan kanların hesabını kim verecek? Öcalan: Yüzbinler barış istiyor demekten kendini alamıyor. Sonra da kalkıp kendisinden söz eder gibi Orta Doğu halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor derken Kürtlerin özgürlüğünden söz ediyor.
Bugün yeni bir Türkiye, yeni bir Orta Doğuya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz demeyi de ihmal etmiyor.
Müzakerelerde Kürtlere ne verildi ki, yeni bir geleceğe doğru yelken açacaklar?
Soracağım diğer soru da şu: Yaklaşık 15 yabancı devlet temsilcisinin Diyarbakırdaki Nevruz kutlamalarında ne işi var?
Korkarım bu düşünceler birgün Nevroza dönüşebilir. Çünkü Öcalanın mesajları, geçmişimizi unutturmuyor. Helalleşmenin zamanı gelmiştir. Bana göre bu son değil, yeni bir başlangıçtır diyor.
Yeni başlangıçta ne var? Bu yeni başlangıcın içinde yabancı devletler de var mı? Eğer yoksa Nevruz kutlamasında, işlerini güçlerini bırakıp, Diyarbakıra elsiz ayaksız niye koştular?
Öcalan, bilinen gerçeği kamufle edercesine Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Zamanın ruhunu okuyamayanlar tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler uçuruma sürüklenirler diyor.
Olup bitene eleştiri getirmem, savaş istememden değil. Bazen savaş, milletlerin haklarını, özgürlüklerini de yok eder. Sadece evlatların kaybı değil, savaş bazen yeni bir ufkun açılmasını da engelleyebilir.
Güneydoğu Anadoluda silahların susması bu açıdan çok önemli. Şimdi, 40 bin kişinin öldüğü çatışmaları önleyecek büyük bir olayın ilk adımı atıldı. Daha açık ifade ile yeni bir Kürt baharının ilk adım atıldı. Öcalanın tek vatan, tek devlet anlayışı mesajının içinde var. Ancak bu söylemine nasıl inanabiliriz? Yeni mücadelenin zeminini fikir, ideoloji ve demokratik siyaset olarak açıklıyor. İttifakın, birlikteliğin, helalleşmenin zamanı gelmiştir. Bana göre bu son değil, yeni bir başlangıçtır diyor.
Acaba bu helalleşme Öcalanın affedilmesiyle son bulabilir mi?
Bununla ilgili ve birçok konuda hiç bir mutabakat metni yok. Zaman ilerledikçe müzakerelerdeki anlaşma metinleri bir bir ortaya çıkacak. Bu Nevruzda Kürtler, ilk milli marşlarını da niye çaldıkları bütün gerçekleriyle ortaya çıkacak.