Yıllardır sürüncemede bırakılan bir önemli meselede sonunda açıklığa kavuşacak..
Seçmenlerine, başa geldiğimizde yapacağız, halledeceğiz diyerek iş başına gelip, sonradan yan çizmelerle işi baştan savsaklamak kolaydı. Çünkü tek başına değildik gibi bir savunma geliştirilmiş.
Kimse de bu savunma karşısında haksızsınız diyemiyordu.
İşte mesele ortadan kalktı.
İlgili önemli sorunlar yaratan konu şöyle maddeleştirilerek yürürlüğe konuldu.
Ceza hukuku ve genel ahlaka aykırı olmamak kaydıyla hiç kimse kılık kıyafetinden dolayı yüksek öğretim hakkından mahrum bırakılamaz.
Madde bazı itirazlara rağmen başbakanın onayından geçti.
Eğer art niyetliler tarafından nalıncı keseri gibi kendilerine yontulmazsa bir memleket meselesi de yoluna girmiş olacak.
Eh bakalım bundan sonra muhalefet neyi sorgulayacak ya da da neyi savunacak. Bekleyip görelim.
PARMAKTAN AKAN KAN
Bir gurup liseli genç bir araya gelerek parmaklarından akıtılan kanla paha biçilemeyecek derecede bir Türk Bayrağı yapmışlar.
Yapılan bu bayrak, vatanımızın koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetleri Baş Komutanına sevgi ve baylılık duyguları ile gönderilmiş.
Sayın Komutan her hiç kimsenin yapmaya dahi çekineceği bir işi yapmış ve Türk halkına basın vasıtası ile bu hassas konuyu aktarmıştır.
Ancak üzülerek duyuyoruz ki, kanları ile bu Türk Bayrağını yapan gençlere soruşturma açılarak, arkasında bir takım karanlıklar aranma çabasına girilmiştir.
Bu özverili güzel bir yapıtın arkasında ne olabilir ki. Vatan sevgisinden başka.
Bırakın soruşturma açılmasını, böyle bir söylentinin dahi çıkması çok sakıncalıdır ve abesle iştigaldir.
Gençlerin yaptıkları eylemin yorumu ancak şu alabilir. Artık Türk gençliği uyumuyor. Düşmanının da kim olduğunu gayet iyi biliyor. Herkes kendini sorgulasın. Ellerinin taşın altında olduğunu tüm Türkiyeye, hatta tüm dünyaya duyurmak istiyorlar. Kim bunun önünü kesebilir.
Dün şehitlerin üstündeki kanla yaratılan bayrak, bugün parmakların ucundan akıtılan kanla, ölmeden yaratılıyor. Eğer bir takım kişileri rahatsız etmişse onlara nazikçe bir teklifimiz olabilir. Hadi siz de böyle bir bayrak yapın da görelim. Eğer sıkıyorsa.
SAKIN HA.. AMELİYATLIK HASTA OLMAYIN
Yargıtay 5. Dairesi Tokat Zilede Devlet Hastaanesinde Kulak Burun Boğaz doktorunun ameliyat edeceği hastasından bıçak parası istemesinin davasını karara bağlamış.
Yargıtay 5. Dairesinin verdiği kararda doktorların hastalarından pazarlık yaparak aldıkları bıçak parası adı altındaki parayı rüşvet değil, görevi kötüye kullanmak olarak kabul ederek doktorların bir nevi cezalandırılmalarının önünü kesmiş bulunuyor.
Demek ki artık fakir halkın ameliyatları Allaha kaldı.
Şimdi bakın bakalım hasta hanelerdeki ameliyat çalışmalarına. Korkarın bu kararı kötüye kullanacaklar da çıkacaktır, güzel doktorlarımız arasında. Belki de para uğruna sağlam insanlarımız bile ameliyata alınacaktır. İnşallah ben yanılıyorumdur.
Nasıl olsa suç, görevi kötüye kullanmak olduğuna göre, küçük bir soruşturma ile hııı, bi daha yapmayın ha.. denir geçiştirilir.
Verilen bu karar, bütün doktorlara emsal olacağı için, bıçak paralarının pazarlığı çatır çatır yapılacak ve doktorları bıçak parası almaya teşvik edecektir. Tabi bütün doktorlarımızı bu töhmet altına sokamayız. Çünkü her toplumda parayı insan canından daha çok sevenler çıkar. Ben böyle doktorlarımızın olmadığını düşünerek devam ediyorum tezime.
Kimin umuruna vatandaşta para var mı, yok mu olgusu.
Kimin umurunda mezun olunduğunda yapılan Hipokrat yenimi.
Zaten ülke nüfusu almış başını gidiyor. Ölen ölsün, kalan sağlar bizim, bize yeter mi diyeceğiz, bundan sonra.
Şimdi, Keçiören tapu müdürlüğünde çalışanlar da biz rüşvet almadık, iş parası istedik, hediye, hediye derlerse, bıçak parasını emsal gösterirlerse ?
Hadi hayırlısı.
İKİNCİ İŞ YAPMA GELİYOR
Öğretmenlik yaparken avukat olanlara yeni bir çalışma kapısı açılıyor.
Memlekette yığınlarca Eğitim Enstitüsü mezunu öğretmenlik sırası beklerken, öğretmenlik mesleğini beğenmeyip avukat olanlara böyle bir fırsatın verilmesi için kanun teklife hazırlanması ne derecede adaletli olur bilemiyorum.
AKP Bursa milletvekili sayın Mehmet Tunçak neye istinaden bu avukatlık yasasının geçici 20.maddesini değiştirerek böyle bir uygulamaya geçilmesini istemiş. İşin aslını bilmek, bunca bekleyen öğretmen adaylarının hakkı olsa gerek. Türkiyedeki işsizliği. 9.9a vurduğu bir zamanda böyle uygulama olur mu, olmaz mı, olursa ne olur, olmazsa ne olur, bekleyip göreceğiz. Eğer iş adaleti sağlanacaksa, bence olmamalıdır.
Çünkü bekleyenler de bu ülkenin evlatları, onlarda birer aile reisi olacaklar. Öyle değil mi?