Şahsen Selanik Sendromuna tutulmuş vaziyetteyim. Şimdi nedir bu Selanik Sendromu diyeceksiniz...
Hain Arnavut Kara Hasan Tahsin Paşa, Selaniki tek kurşun atmadan düşmana teslim etmiştir. Doç. Dr. Nuri Yavuz bir makalesinde Tarihi Türk Şehri Selanikin kurşun atılmadan düşmana teslim edilmesi, Türk Ordusunun şerefli geçmişine ve Türk tarihinin büyüklüğüne sürülen bir kara leke ve komutaya da kötü bir örnektir demektedir.
Yorgo Kırbakinin Hürriyet Gazetesinde 15 Temmuz 2012de yazdığına göre Hain Arnavut Kara Hasan Tahsin Paşa, Selanikte şimdi Yunan Kara Kuvvetlerine ait bir müzede özenle korunan mezarında bundan sonrası bana ait... cehennem zebanileri ile uğraşıyor. Ki bu mezara Yunanlılar tarafından sonra taşınmıştır. Haine Yunanın gösterdiği değere bakın!
Yunan araştırmacı gazeteci Alekos Orologas hain paşa için O Selanikin gerçek kurtarıcısı ve hayırseveri diyor. Yani Türklerden tek kurşun atılmadan Selaniki kurtaran (!) bir hayırsever... Yine araştırmacı yazar Vasilis Nikoltsosa göre, çok sevdiği Selanikte kan dökülmesini istemiyordu ve bu nedenle de teslim protokolünü imzaladıktan sonra Selanik kaybedildi ancak kurtuldu (!) dedi. Sakın bizim topraklarımızın bir bölümü için aynı formulü düşünenler olmasın?
Ne mantık ama değilmi? Hain Arnavut Kara Hasan Tahsin Paşanın hayatta iki torunu var. Remzi Romanos Mesare ABDde, mimar olan Şahin Seryios Mesare ise Yunanistanda yaşıyor.
Bu hain paşaya, Selaniki savaşmadan teslim et diyen etkili ve yetkili Türklerde var. Ama Yunan teslim aldığı şehirde, 10 yıla varmadan bunların mezarda kemiklerini bile bırakmamış.
Sonrada işbirlikçi ihanet; Türkiyede, güzelim Türk şehri Selanikin masonların, sabetayların, musevilerin, rumların kenti olduğunu anlatıp durmuş.
Biz Selanikin Türkiyede olduğunu ve bir de Türk şehri olduğunu unutup gitmişiz. Tıpkı Diyarbakırın, Hakkarinin, Şırnakın, Erbilin, Kerkükün, Musulun, Süleymaniyenin birer Türk şehirleri olduğunu unuttuğumuz gibi...
Aslında bir de Şehit Hasan Rıza Paşa tarafından yürütülen Şanlı İşkodra Müdafası var... Kahraman ve cesur bir asker olan Hasan Rıza Paşa, Padişah II. Abdülhamite hal edildiğini tebliğ edenler arasında bulunarak velinimetine ihanet eden ve aynı zamanda yardımcısı olan Esad Toptani adında Osmanlı Mebusan Meclisi üyeliğinde de bulunmuş bir Arnavut olan, Drac Mebusunun hazırladığı suikastle şehit edilmiştir. Böylece Osmanlı İşkodrayı da kaybetmiştir.
Aslında benim Selanik Sendromumuma çok rahatlıkla bir İşkodra Sendromuda eklenebilir. Ama biz kaldığımız yerden devam edelim.
Onun için kafasına Arnavut keleshi giyip PKK uzantılarının ayağına kadar gidip halay çekenler; bu ülke için Atatürkün dediği Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır. sözünü unutmasın...
Özellikle de milli ve üniter bir devlet olan Türkiye Cumhuriyetine, biz Türk Milletine mensubuz diye adeta yalvararak gelenler ki; bunların belgeleri mevcuttur, Kara Hasan Tahsin Paşalığa ve Esad Toptaniliğe özenmesin.
BDP PKKlı milletvekili Emine Ayna Türk askeri boşuna öldü diyor. Eğer hain Arnavut Kara Hasan Tahsin Paşanın yaptığı gibi bölücü ihanetle müzakere yolu ile ülkemin toprakları; tek kurşun atmadan ve Yeni Anayasa aldatmacısı ile Türk Milletinin hükümranlığına son verilerek peşkeş çekilecekse, evet Türk askeri boşuna ölmüştür...
Görüyorum ki, 100 yıl sonra da ülkeme Kara Hasan Tahsin Paşa ve Esad Toptani gibi hainlerin mantığı hakimdir. Onlar Selaniki ve İşkodrayı ihanetle düşmana teslim etmiştir. Ortaya saçılan İmralı tutanakları ile de aynı ihanetin bu gün de yürüdüğüne şahit olmaktayız. Bu sebeple Milli Şairimiz Mehmet Akifi ve Mustafa Kemali tekrar tekrar okumaya ve anlamaya, her geçen günden daha fazla ihtiyacımız vardır. Onlar bize birliği, mücadeleyi ve milliliği işaret ediyor, küreselciliği ve teslimiyetçliği değil...