Geçenlerde, sesini saklayarak biri telefon etti. Diyor ki:
- Siz gazeteciler, amma da büyük bir sefil edebiyatı yapıyorsunuz! Sizin partiniz iktidarda değil ya, bu güzel hükümeti kötülüyorsunuz. Daha öncekiler bunlardan çok mu iyi idi? Biraz elinizi vicdanınıza koyun. Yazarken adalet terazisini asla unutmayın. Biz bu hükümetle uçrumdan kurtulduk. Başkaları olsa tepe takla giderdik:
Adam, tanıdığım bir sesti, ama tanımayayım, buradan ismini vermiyeyim diye sesini saklar gibiydi. Ak Partilimi, başka partilimi bilmiyorum. Ama benim partim iktidarda değilmiş ya, ben iktidar partisini kötülermişim. Lafa bak, sanki AK Parti benim partim değil? Be kardeşim, Türkiye'deki her parti bizim partimizdir. Üyesi olsakta, olmasakta, madem ki bu parti yeterli oyu almış ve iktidar olmuşsa senin, benim ayrımı yapılmaz. Hepimiz adına yasa yapar ve icraatı yürütür. Ha ben basında çalıştığım ve yazdığım sürece, partilere resmen üye olamam. Bu benim mantığıma ters düşer. Bunu defalarca dile getirdim. Gazeteci tarafsız olursa, daha objektif yazar. Taraflı olduğu zaman partisinden veya muhalefetten çekindiği için çekinceli davranır. Ben böyle sıkıntıları yazı hayatımda yaşamamak için, tarafsız olmayı elbetteki tercih etmem doğaldır. Konuşmandan anladığım kadarı ile, AK Partili olduğun açık. Buyur da, hükümeti tenkit et göreyim. Korkundan adın ve sanını saklıyorsun, hele sen nasıl yazarsın? Ödlek olmak, ölüme çare değildir. Atatürk, padişahtan ve onun hükümetinden korksa idi, bu vatan, bu topraklar şimdi başkalarında olurdu. Eğer Hz. Muhammed, Ebu Cahil'den, Ebu Süfyan'dan, Ebu Lehep'ten korksaydı, peygamber olamazdı. İslam dinini tanıtamazdı. Arap birliğini sağlayıp, dünyanın en büyük imparatorluklarından birini kuramazdı. Sen, başına türban giy ve kafes arkasına saklan.
Benim, "Sefil Edebiyatı yaptığımı" söylüyorsun. Birgün, Söke İcra Müdürlüğüne git. Kaç tane çiftçi ve esnaf, işçi ve memur veya emeklinin borçlu olduğunu araştır. Söke Ovası'na in, ipotekli olmayan ne kadar arazi var. Birkere araştır. Mazot, benzin, ilaç, gübre, işçilik, su girdilerini araştır. Üretilen ürünlerin maliyetlerini çıkar. Pamuk, buğday, mısır, ayçiçeği, pancar, arpa neye maloluyor ve hükümet kaç lira taban fiyat veriyor? Bunları araştır da ve maliyet fiyatlarını çıkar da, çiftçinin karını hesapla. İşte o zaman karşına önemli bir sefil edebiyatı çıkacaktır. Bir de git, banka faizlerini, kredi erteleme borçlarını çıkar da o kör gözünle bak, görebilirsen çiftçinin toprakları icra yolu ile satılsa, ilk istekte % 60, ikinci ihale günü % 40'la nasıl yok parasına satılıyor gör. Satılan arazi, borcunu ödese iyi. O da yetmiyor ve yılların getirip yüklediği faiz yükü insanları canevinden vuruyor. Hani AK Parti faizi kaldıracaktı? Hani faizsiz dönem başlıyacaktı? Faizleri aşağı çekmek, indirmek elbetteki sefil edebiyatı yapmak olmaz. Ama indirecek iktidar ve hükümet nerede? Dünyada faizlerin yüksek olduğu en önemli ülkelerden biriyiz. AK Parti'ye oyverenlerin çoğu bu masala inanmıştı. Faizler Almanya, Fransa ve islam ülkelerindeki oranlara inecekti. Bugün vergi gecikme zamları, yüksek para cezaları insanların belini kırarken bu sefil edebiyatını ben ve gazeteciler mi yaratıyoruz?
Bugün Türkiye'de ortam hazırlanmadan değişimler yaşanıyor. Küçük esnaf, küçük çiftçi, emekli, emeksiz işçi, işsiz vatandaşlar, çok büyük bir sefil edebiyatı yaşıyor ve Victor Hügo'nun Sefiller'inden daha da sefilleri oynuyor. Holdingler, büyük mağazalar, bankalar karlarını katmer katmer katlarken, diğer çöken orta direk altında kalanlar sefilleri yaşıyor. Sen hala kalkmış bunları, "Gazeteciler uyduruyor" diyorsun. Sayın Yüksel Toptan'a, bir dilekçe yaz ve deki, "Sayın milletvekillerimizin bir aylık sağlık giderleri kaç liradır?" diye sor. Bakalım size ne cevap gelecek. Telefondaki ses, her kim olursan ol, hangi partiden olursan ol, senin şundan bundan olman gerçekleri değiştirmez. Bugün Türkiye'de gerçekten bir yoksulluk var. Bu yoksulluğu yaratan yüksek faiz ve işsizliktir. Bunlara çözüm bulacak ta, yalnız hükümettir. Hükümet bulamıyorsa, sen ve ben mi bulacağız? Bugün esnaf sıkıntılı. Esnaf Kefalet Kredileri ödenemiyor. Gecikme faizleri ana borçları on kat, yirmi kat sollamış. Bu kredilerin faizleri kalkmalı, ana paralar ödenmeli. Vermek ne kadar kolaysa, almak o kadar güçtür. Adam ölmüş, iflas etmiş ve sen onu mezardan çıkarıp soymaya kalkıyorsun. Onlara yardımcı olacağına, üzerlerine çullanıyorsun. Kaldır faizleri de, ana paraları tahsil etmeye bak. Çok şeyini kaybedenleri de af et. Gerçekler buyken, biz sefil edebiyatı yapmıyoruz.