Geçen yazımızda Aydın siyasetinin Söke’ye bakışıyla ilgili bir iki satırla yazımızı bitirmiştik. Konuya kaldığımız yerden devam edelim.
Aydın her zaman ben merkezli siyaset yapar. Haklıdır da. Sonuçta il merkezi. Önce ben diyecektir, bunda bir beis yok. Nazilli; Söke’den nüfus olarak daha kalabalıktır. Aydın’ın arkasından 2. sıra talepleri her zaman zinde güç olarak durmaktadır. Bun söylerken doğu ilçelerinin birlikteliğiyle hatta çoğu kez doğu bölgesinin küçük ilçelerinin baskın politikaları onların bile önüne geçebilmekte. Listelere Nazilli’nin önüne geçerek girebilmekteler. Eski sıralamaları önünüze alıp bakarsanız bunu çok net göreceksiniz.
Peki batı bölgesi ne yapıyor? Son yıllara kadar batıda en güçlü aktör Söke idi. Didim’in Söke’den ayrılıp güçlü bir ilçe olması gücümüzü azalttı haliyle. Ardından Kuşadası’nın hızlı gelişimi ve büyümesi de bizi olumsuz etkiledi. Çünkü onlar da kendi önemlerinin farkındalar ve Söke’nin peşine takılmıyorlar. Peki bu sacayağı (Söke-Kuşadası-Didim) üzerinde önce kim yükselecek? Kim ön olacak? Birbirlerine destek mi olacaklar, köstek mi?
Oluşturulacak siyaset ile Kuşadası ve Didim’in Aydın merkezin hinliklerine kurban etmeden yanımızda tutabilir miyiz? Söke ile birlikte yürürler mi? Bildiğim kadarıyla Kuşadası’nda şimdiden aday adayları var ve çalışıyorlar. Peki biz ne aşamadayız? Bizdeki adaylar ortaya ne zaman çıkacaklar? Evet siyasette zamanlama önemli. Pek acele etmeden ve de geç kalmayı başarabilmek; za manlamayı öncelikle tutturabilmek. Teşkilatlar ve seçmen nezdinde dayanaklar oluşturabilmek. Önce yerelde, sonra ilde, sonra Ankara’da. Kolay değil. Çıkacak adaylara Allah kolaylık versin.
Tabi önlerine bir de yolu bir şekilde Söke’den geçmiş, çakma Sökeliler çıkacak. Yani hemşerilerimiz olacak. Geçmişte bir süre ortalıkta, er meydanında, böyle sonradan Sökeliler’i gördük, yaşadık. Kimisini vekil de yaptık. Ara ki bulasın kabilinden.
Sonra bir de Söke sever Aydınlılar ve onları seven Sökeliler grubu oluşuyor. Hatta bazen ön seçim mucizesi bile olsa o Sökeliler onları daha fazla sevip, sayıyorlar. Adaylarımız geri plâna düşüyor. (Muhammed Oğuz örneğindeki gibi)
Peki yaşanan onca tecrübe bize ders oluyor mu? Göreceğiz. Tarih tekerrürden mi ibaret!
Devam edeceğiz...