Sadece başarmak, insana yetmiyor. Başarılarının devamını ve yenilerini istiyor. Bu onun kanında ve genlerinde vardır. Zaten bu duygu olmasaydı, hayat donar, terakki olamazdı. Araştırma, inceleme, bulma motifi olmayan insanlar, yaşamları boyunca ilerleme kaydedemezler. Onlar ancak, yerinde sayarlar. Oysa terakkinin tek etken gücü araştırmak, incelemek, bulgulamaktan geçer. Bu duygu ne yazık ki bütün insanlara özgü bir duygu değildir. Bazıları basit yaşamayı severler, bazıları ise ömrünü araştırmaya ve aramaya adamışlardır. Bu insanlar, arar, bulur ve üretirler. Bunların sayesinde bir çok insan rahat eder.
Bazı bilim adamlarının hayatlarını incelerken bu özellikleri buluyoruz. Bu insanlar, adeta başkaları için yaratılmış ve yine başkaları için yaşamışlardır. İnsanlık tarihinin seçkin simaları olan bu insanlar, sıradan insanlar kadar rahat yaşamamışlar, diğerleri gibi gezip tozmamışlar, tozlu kitaplıklarda ve kokulu laboratuarlar da gece ve gündüz demeden çalışıp, insanlar için yeni keşişer yaparak, yeni buluşlar yapmışlardır. Bu yenilikler zinciri, insanlığın yücelmesini sağlamış, bilimin bugünkü seviyeye ulaşmasında çok büyük bir etken olmuştur.
İnsanları bu arama ve yaratmaya yönelten kuvvet nedir? Neden bazı insanlar bu güce sahipken, bazıları ot gibi yaşarlar?
Bugün bu soru, pedegogların yanıt arayıp ta bulamadıkları sorulardan biridir. Gariptir ki araştırmacıların ve buluşlar yapanların çoğu fazla eğitim almış insanlar değillerdir. Onlar, test papağanı ve sınavcılığın verdiği belli soru ve kuralları ezberlemeyi sevmezler. Başkalarının yazıp ortaya koyduklarını, onlar düşünerek, analiz ederek çözmeye ve doğrulamaya çalışırlar. Bu nedenle de çoğu kurallı eğitim kurumlarında başarılı olamamışlardır. Başarılı olamayışlarının başlıca nedeni verilen bilgilerin doğruluğundan kuşkulu oldukları içindir. Doğruluğundan kuşkulandıkları sonuçlara inanmazlar. Onlardaki sezgi ve içgüdüler, onları bu yönde zorlar. Çünkü onların genlerinde araştırma, inceleme ve bulgulama arzu ve isteği vardır. İşte bu insanları diğer insanlardan ayıran en önemli özellik budur. Biri kuşkulu ve araştırma yapmadan inanmaz. Diğeri ise, başkalarının doğru dediği yanlışta olsa onun doğruluğuna inanır.
Bizde bilim adamları neden fazla çıkmamış veya neden çıkmıyor? Otuz yıl eğitimcilik yapmış biri olarak, ben bu soruya bir türlü yanıt vermiş değilim. Bizde eğitim ve öğretim ne yazık ki araşırma güç ve yeteneklerine göre değil ezbere dayanır. Çocuklar, önceden hazırlanmış müfredat programları doğrultusunda yazılmış ders kitaplarındaki bilgiler ışığında çalışırlar. Öğretmenlerde bu kitaplarda yazılı olanlar üzerinde dururlar. Onlar için doğrular, bunlardan ibarettir. Bunları yazmışsa, öğrenmişse notunu alır, öğrenmemişse sınıfta kalır. Hele eğitim dünyamıza son yıllarda giren, Test Yöntemi İle Değerlendirme Metodu, çocuklarımızın düşünme, akıl yürütme, yorumlama ve araştırma güç ve yeteneklerini yitirmelerine neden olmuştur. Eskiden yazılı yapılır, çocuklara öğrendiklerini uygulama, açıklama ve yorumlama soruları sorulurdu. Çocuklar, bu soruları okur, anlamaya çalışır ve onlardan neler istenmişse yazılı olarak anlatmaya çalışırlardı. Bu da onlara düşünme ve düşündüklerini ifade edebilme olanağı sağlardı. Oysa bugün çocukların çoğunluğu bu olanaktan yoksunlar. Bu nedenle de kocaman bir üniversite bitirmiş insan bir sayfalık rapor yazamıyor. Neden çünkü bu insana düşünme, yazma, ifade edebilme olanağı ve becerileri verilmedi. O hayatı boyunca test ezberleyerek, şık seçmekle meşgul oldu. Düşünme, üretme, arama ve bulma gibi insanı yetiştiren yöntemleri tanımadı. Bilimi ve bilimsel düşünmeyi, çalışmayı, araştırmayı yapmadı. Sonuçta raporu nasıl yazacak? Düşündüklerini nasıl ifade edecek? Bazıları, benim çocuğum üniversiteyi başarı ile bitirdi, öğretmen oldu, diyorlar. Adam öğretmen olmuş ama, daha bir rapor yazamıyor. Hazırlayacağı konuları ifade edemiyor. Devamlı örnek ve hazır arıyor. Neden? Çünkü onu yetiştiren sistem, ona bu bilgileri uygulamalı olarak öğretmedi. Adam test çözmekten, seçenek ve çeldirici koşturmaktan gerçek ve bilimsel öğrenmeye, mantık yürütmeye zaman ayıramadı. NE YAZIK Kİ BİRÇOK ÖĞRENCİMİZ BÖYLE KÖRELTİLİYOR.
Bence başarı bu değildir. Başarı, kendi öz güvenini ortaya koyarak, bir şeyler üretmektir. Yoksa, başarıdan söz edilemez. Buda bizi aldatmaya, başkalarına muhtaç etmeye yarar. Biz ülke olarak, teknolojide bu nedenden dolayı çok geriyiz. Sadece başarmak için başarılı olmak bize yetmez. Gerçekten başarılı olmak için çalışacağız.