SAATİ GELECEK, ÇAN ÇALACAKTIR…

FARUK HAKSAL

Görev, karanlığın aydınlığa dönüşmesi sürecinde dönen tekerleğin önüne konan takozları bulup, birer birer ayıklamaktan ibarettir.

Mücadele, bu ayıklama sorumluluğunu üstlenmiş olan “aydınlanmanın aydınları”na sahip çıkıp, omuz vermek, destek olmak yönünde gelişmek zorundadır.

Sorumluluk, Cumhuriyetin değerlerine hep birlikte sahip çıkarak, “Tam Bağımsız Türkiye“ yürüyüşünde safımızı tutmakla ilgilidir.

Koşullar, hiç  olmadığı kadar ağır ve ezici bir niteliğe ulaşmıştır.

Basın tümüyle susturulmak istenmekte; hukuk bütünüyle raydan çıkartılmak istenmektedir.

Cumhuriyet değerleri ile Atatürk ilkelerinin savunuculuğunu yapan aydınlar bir soruşturmadan diğerine sürüklenmektedir.

Türkiye emekçisi meydanlardadır.

Halk, ekonomik çöküntünün içinde kıvranmaktadır.

Borsa/piyasa katakullisinin ipliği tümü ile pazara çıkmış, deşifre olmuştur…

Dibi oyulan Devlet sancılar içindedir…

Öz kaynaklarının büyük bir çoğunluğunu yitirmiş olan Devlet Baba, kendisini savunacak evlatlarını aramaktadır.

Ekonomik özgürlük olmadan bağımsızlık olmaz, olamaz!..

Kendi ekonomisini, yabancıların güdümüne terk etmiş bir yönetim anlayışı milliyetçilikten söz edemez. Halkçılıktan söz edemez… Bağımsızlıktan söz edemez.

Anadolu halkı, göstermelik “one munite” söylemleri ile kandırılmaya devam edilemez.

Bu halk, emperyalizme karşı “istiklal,” yani Bağımsızlık savaşı vermiş insanlardan oluşmaktadır.

Dağın başının [bugün için] biraz dumanlı olduğu doğrudur.

Ancak, dağın başını duman aldığında, “yürüyelim arkadaşlar” diyerek soluğu Afyon üstünden İzmir’de alan o yiğit insanların torunlarıdır bugünün Türkiye’sini oluşturan halk!..

Bu halk tekin değildir.

Bu halk, demokrasiye aşıktır; bağımsızlığa tutkundur; uygarlığa susamıştır; laik Cumhuriyetin değerlerinin sahibidir…

Ey ümmet-i liboş taifesi!..

Alt alta sıraladığımız bu somut gerçekleri böylece bilin ve münasip bir yerinize itina ile kaydedin… Lütfen!

Çünkü gün gelecek, lazım olacaktır…

Saati gelecek, çan çalacaktır!..

Sakın unutmayın!