Reform değil, acilen Rönesans

MUSTAFA AÇICI
Gelinen aşamada günümüz Çağdaş Ceza Hukuku sisteminde suçluyu kazıdığınızda altından bir insan çıkacağı, suçun işlenmesinde toplumun da sorumluluğunun bulunduğu ve kimsenin doğuştan suçlu olarak doğmadığı, sosyo pşişik koşullar, ekonomik ve çevre koşullarının suçluyu yarattığı kabul edilir. Cezanın asıl amacının sadece suçlunun özgürlüğünü kısıtlamak değil, asıl olan  suçluyu ıslah etmek ve topluma yeniden kazandırmak olduğu gerçeğini kabul etmektedir.
Buradan yola çıkarsak, ki çıkmamız gerekmektedir;
Toplumumuzda kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel saldırı ve saldırı suçlarının temelinde, erkek çocuklarının toplumda, ailede ve eğitim sistemi içerisinde yanlış yetiştirilmesinden kaynaklandığı görülmektedir. Bu durum da bize, suçun oluşmasında toplumun da sorumluluğunun olduğunu göstermektedir.
27/mayıs/2020 tarihli Tamer Dursun'un bir face paylaşımında bu husus,  dramatik bir biçimde çok yalın olarak anlatılmıştır.
Şöyle ki;
Türkiye'nin Çek ve Çük Gerçeği başlıklı  paylaşımında
“sen tutar, çocuğun sünnet olduğu çükünden bir parça kesildi diye “paşa” kıyafeti giydirir, düğün salonunda tahtlara oturtur, eline kılıç kalkan tutuşturursun. Sonra sen yine tutar, evine misafir geldiğinde “hadi aslan oğlum göster amcalara pipini” diye çocuğa gaz verirsin.
Ve sen çocuğun çayını “paşa" çayı yaparsın.
Severken paşam diye seversin, çükünü sallar gezer, sen “erkeğin malı meydanda olur" dersin.
Annesine küfür ettirip eğlenirsin. Komşu kızının orasını burasını ellemelerine bakıp sırıtırsın ve “çapkındır benim paşam” gerinirsin.
Kuş ötüyor mu diyerek sürekli Paşa'nın çükünü çekip durursun.
Sonra bir gün bu çocuk büyür ve aslında “paşa” olmadığı gerçeğiyle yüzleşiverir. O anda senin o Paşanın “mal"ı meydanda olmasa da “mal” gibi ortada kalır.
Ve en sonunda bu "Çük kafalı paşa" bakar olacak gibi değil, yaşadığı bu onulmaz "çük kafalı paşa travmasının” intikamını masum çocuklardan ve kadınlardan  çıkarmaya kalkar. Önüne geleni taciz ederek, saldırarak, vurup, kırıp, dökerek, tecavüz ederek, ezikliğini, küçük pipiliğini, aldatılmışlığını, rezilliğini şiddetle kapatmaya çalışır.
Çünkü sen ona çekten çükten başka bir var olma yolu öğretmemişsindir.
Çünkü o artık Çükü ve çeki olmadığı zaman kocaman bir boşluktur.
Çünkü sen nasıl başka bir cahilin eseriysen, o da senin gibi cahilin eseridir.
Ben şimdi bunları yazarken, bir çocuk daha tecavüze uğruyor, bir kadın daha dövülüyor, bir can daha soluyor. Ve bunu yapanlar, bir zamanların paşa diye kandırılan “emir erleri" dir.
Onlar senin eserindir, onlar Türkiye'nin çek çük  gerçeğidir..”
Bence bu yazı günümüz Türkiye toplumsal gerçeğine çük diye oturmaktadır. Corona nedeniyle belki bu yılki sünnet törenleri ekim kasım aylarına sarkacaktır. Ancak baktığınızda  toplumun gerçeği budur. Erkek daha çoçukken kutsanmaktadır. Erkek daha çocukken cinsel olarak  kutsanmaktadır. Erkek çocuk bu sünnet törenleri ve erkek egemen ve cinsel mantıkla yetiştirilmekte, sonra topluma salınmaktadır. Dini motiflerle de beslenen bu eril dil sonucu toplumumuz sürekli olarak yeni suçlular  yetiştirmeye çalışmış olmaktadır.
Bugün özellikle yargıda ve  infazdaki reformlarla ortaya çıkan sonuç, Türkiye adalet sistemimizde hiç bir suçluyu  topluma yeniden kazandıramadığımız gibi, sanki hiçbir şey olmamış gibi bu suçluların ıslahı yapılmadan infaz affı ile topluma yeniden salınmışlardır.
Sonuç itibariyle ıslah edilmesi gereken adli suçlular, ıslah edilmeden topluma salınmışlar ve eşitlik ilkesi çiğnenerek siyasi tutuklu ve hükümlüler cezaevlerinde bırakılmıştır.
Ülkemizin ve toplumumuzun reforma değil acilen bir rönesansa ihtiyacı vardır.