PÜF MÜ... ÜF MÜ?...

FARUK HAKSAL

 

Eskiden biz çocuklara Amerika sevimli bir “amca” olarak tanıtılmıştı.

Amcanın ismi Sam’dı ve kendisine kısaca, Sam Amca deniyordu.

Okulda içtiğimiz süt tozu Sam Amca’dan geliyordu.

Otomobilleri, türlü çeşitli makineleri bizlere Sam Amca gönderiyordu.

Biz daha o zamanlar bu “amca” takısının ne amaçla Amerika’nın kuyruğuna iliştirildiğini anlayabilecek durumda değildik.

Aradan yıllar geçti.

Çocukluğumuzun “sevimli” Amca’sı, bir de baktık ki, Dünyayı haraca bağlayıp kana bulayan bir “Dayı” kesilmiş...

Haydut bir “Dayı”...

Saldırgan bir “Dayı”...

Dünya’nın bütün zenginliklerine göz dikmiş, eli kanlı, gözü dumanlı bir “Dayı”...

İşte bu eli kanlı, gözü dumanlı “Dayı” tarafından hazırlanan bir rapor geçtiğimiz yıllarda medya organlarında yayınlanmıştı. Derken geçtiğimiz Pazar günü bu rapor elime geçti, evirdim, çevirdim… Ve Sam Amca’nın günümüz dünyasındaki konumunu, yerini ve hedeflerini bir kez daha düşündüm.

Raporun konusu: İnsan Hakları’ydı…

Bakın siz işe: Yedi düvelin “Dayı”sı, insan hakları ihlalleri ile ilgili bir rapor hazırlamış.

Bu raporda Türkiye’ye çok büyük bir yer ayrılıyor.

Ne mi yapmış Türkiye?..

Türk Ceza Kanunu’na 301. madde diye bir madde koymuş.

Dayı,

- Kaldır bu maddeyi, demiş.

Türkiye kaldırmamış...

Hükümet,

- Kaldırıyorum; kaldırmaya çalışıyorum... Biraz zaman ver bana dayıcığım; bu madde çok ağır, zorlanıyorum, çok zorlanıyorum, diyormuş.

Dayı, ısrarla ayağını yere vuruyormuş,

-        Elini çabuk tut.!..

Peki, nedir bu 301. madde?

Türklüğe söven, Türk bayrağını, milletini, resmi kurumlarını aşağılayanlara hapis cezası getiren bir hüküm!..

Dayı, Irak’ta sivil halkı katletti. Irak’ın Devlet başkanı hunharca katledildi.

Dayı Afganistan’da; dayı güney Amerika’da; dayı İran’da; dayı Dünya’nın her yerinde mazlum halkların karşısındaki silahlı gücün en birinci temsilcisi...

Ve bu Dayı-oğlu-Dayı, şimdi kalkmış bir rapor hazırlıyor.

Raporun adı: İnsan Hakları İhlalleri...

Rapor, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine çoook büyük bir yer ayırıyor.

Ve Türklüğe sövmenin, Türk milletini aşağılamanın ve daha doğrusu ve kısacası, Türkiye Devleti’nin dibini oymanın serbest bırakılması için tüm “dayı”lığını seferber ediyor...

Tüm kozlarını oynuyor.

Tüm entrikalarını sahneye koyuyor.

Ve bir Allahın kulu da ortaya çıkıp;

- Dayı bey, dur orada! Diyemiyor.

Peki, niçin diyemiyor?

İşte meselenin “püf” noktası buradadır.

Ve Türkiye halkı bu “püf” noktayı tespit ederek, üfürüp, süpürdüğü zaman, meselesini çözmüş olacaktır.

Yakında seçim sandıkları kurulacak meydanlara…

Ne yapacağız?

- Püf mü diyeceğiz?

Yoksa, “Dayı bey” politikalarının altında ezilmemizi sürdürerek;

- Üfff demeye devam mı edeceğiz?