Eleştiri, her yurttaşın en doğal demokratik hakkıdır.
Öz-eleştiri ise, her uygar bireyin görevidir; yükümlülüğüdür.
Hakiki eleştiri, yapılan çalışmalara katkı vermek için, hedefleri ve etkinlikleri geliştirmek için yapılır; yapılmalıdır.
Öz-eleştiri ise, bir insanın kendi varlığını, bir birey olarak bilincini, ruhsal varlığını ve değerlerini yeniden gözden geçirmesi ve kişinin, güncel eylemlerinin benimsediği sosyal değerlerle uyumunu sorguladığı gerçek bir
er-meydanıdır.
Öz-eleştiri ne kadar acımasız, objektif ve "kıvırtmadan" yapılırsa, o kişi bu kişisel etkinlikten o kadar yararlanır.
Öz-eleştiri aynı zamanda bir aydınlanma aracıdır, uygar bir ihtiyaçtır; dürüstlüğün miyarıdır.
Ve gerçekte bir insanın değerinin kaç okka çektiği, onun öz-eleştiri mekanizmasını hangi ölçü ve düzeyde kullandığı ile doğru orantılıdır.
Kıssadan hisse...
Gelelim, bu kavşaktan sonra kendi öz-eleştirimize...
Geçtiğimiz yıl bir yerel seçim geçirdik.
Ben bir CHP üyesi olarak, CHP genel merkezinin Didim belediye başkan adayı olarak belirlediği Mümin Kamacı'nın safında yapılan çalışmalara omuz verdim.
Sonra... Bilinen nedenlerle Mümin Kamacı adaylıktan alındı ve yerine Deniz Atabay getirildi.
Ben bu "operasyon"un haklı ve hukuki olmadığı inancını taşıyordum. Ve halen de böyle düşünüyorum.
Dolayısıyla, seçim süreci içinde bu haksızlığa karşı bir duruş sergiledim.
Bu [sosyal ve kişisel] bir vefa borcudur; erdemdir, insanlıktır.
Bir insanın eylemlerini düşüncesi doğrultusunda gerçekleştirme dürüstlüğüdür...
Ancak bu noktada bir yanlış var mıydı?
Evet, vardı.
O yol ayrımı noktasında DSP'ye yöneliş doğru muydu?
Bu nokta çok çok daha iyi düşünülmeli ve soğukkanlı bir düzlemde sorgulanmalıydı...
Ben, Deniz Atabay'ı hiç tanımazdım.
ÖZ-ELEŞTİRİ...
Seçildi, geldi, Didim belediye başkanlığı koltuğuna oturdu.
Biz de AKÇED ve TEMA Vakfı Didim temsilciliği olarak kendisine resmi bir ziyarette bulunduk.
Bu ziyaret sırasında Deniz Atabay'a aynen şunları söyledim:
- Deniz bey ben, biliyorsunuz, seçimlerde Mümin Kamacı'yı destekledim. O, biz çevrecilere alışık olmadığımız kadar iyi davrandı ve çalışmalarımıza destek oldu. Ve o aynı zamanda CHP'nin Didim Belediye başkanı adayı idi. Ve bana göre kendisine haksızlık yapıldı.
Deniz bey, sözlerimi dinledikten sonra kısa ve öz konuştu:
- Geçmiş geride kaldı. Önümüze bakalım... Eğer gerçekten bu yörenin yararı için çabalıyorsanız, aynı kulvardayız, sizlere destek olmak bizlerin görevidir...
Başkan'ın vücut dili de sözlerini destekliyordu.
Şaşırmıştık.
Sonraki günler ise, şaşkınlığımızın artması ve sevincimizin katlanmasını sağlayan örneklerle renklendi.
Evet... Deniz Atabay, bir politikacı değildi. Kesinlikle değildi.
Düpe-düz, insana güven veren, anormal ölçülerde çalışkan bir kişiliğin sahibi idi.
Ve bana göre en önemli vasfı ise, içtenliğiydi.
Ben kişisel olarak bu konuda şöyle düşünüyorum:
- Deniz Atabay, belki de, [alışılagelmiş ölçü ve değerler açısından] başarılı bulunmayacaktır...
Türlü çeşitli politik açmazlara düşürülecek, içine itildiği çamur ortamından sıyrılmak
için vakit harcamak zorunda bırakılacak ve gereksiz nedenlerle yıpratılarak enerjisini eksiltebilecektir.
- Ama Deniz Atabay'ın, siyasetçi mantığının dışında, aldı-verdi dünyasının haricinde bir gündemi var, bir programı var... İşte bu gündem ve program, kamu-yararı mantığından yola çıkmakta ve halka hizmet enerjisi ile beslenmekte ve iş üretmek için varını yoğunu ortaya koyan yoğun bir çalışma ortamı ile çevrelenmektedir.
Bu satırları karalayan kişi ise, her zaman ifade ettiği gibi, "oncu ya da buncu" değildir.
Hiçbir zaman da olmamıştır.
Eğer Didim'e, Akbük'e, Akköy'e, Akyeniköy'e bir tuğla konuyorsa, bir fidan dikiliyorsa,
deniz kirliliği önleniyor ve ranta geçit verilmiyorsa, o noktadadır... Oradadır!
Tek dileğim, Deniz Atabay'ın bir siyasetçi olarak değil, bir kişi ve aydın bir Cumhuriyet bireyi olarak, beni yanıltmayacak olmasıdır.
Bunu samimiyetle diliyorum.
Çünkü ben de, içerik ve içtenlikten yoksun "siyasi" ilişki biçimlerinden nefret eden; ama bu ülkenin siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik sorumluluğunu yüklenmeye çalışan bir sade vatandaşım.
Hepsi bu kadar.