Türk Dünyasının her santimetrekaresinde adına Büyük Oyun denilen bir oyun oynanırda, bundan Türk Milletinin pek fazla bir haberi olmaz.
Bu oyun, nerede Türk varsa; bu Türkün bulunduğu coğrafyanın arazisine uyar ve Türkü harcayarak, kullanarak, sülük gibi emerek varlığını sürdürür.
Sonra iş, bu Büyük Oyunu Türke anlatmaya, izah etmeye ve böylece onu ikna ederek aynı kısır döngüyü devam ettirmeye gelir.
Türk Milletine gittiği yolun felaket olduğunu hissettirmemek için her türlü argüman ve eleman kullanılır.
Günümüzde Türk Milletini ikna etmek ve yanıltmak için kullanılan başlıca araçlar medya, gazeteci ve televizyoncular, akademisyenler, din adamları ve bunlarla beslenen siyasetçilerdir.
Bunlar bakarsınız, bir mağlubiyeti size destan olarak anlatırlar. İki kelimeyi bir araya getiremeyeni ve yazıp çizemeyeni sanatçı, romancı, şair diye yuttururlar. Bunlar için ahlaksızlığı görüntüleyen homoseksüel en iyi yönetmen, pornocu da rolünün hakkını veren en iyi aktristdir.
Bölücü ozan, vatansever bir kahraman olup çıkar. Türk Milletine hakaret ederek yaşayanların, ne kadar haklı olduğunu kafalara sokmak için akla gelmedik yollar denenir.
Bu tipler, Türk Milletinin toslayacağı duvar yaklaştıkçada sevinçten ellerini ovuşturarak, pembe tabloya fırça sallamaya devam eder ve halkımıza yalancı baharı yaşatırlar.
O kadar başarılıdırlar ki; bir türlü gittiğiniz istikametin uçurum olduğunu anlayamazsınız.
Buna karşıda, Türk Milletinin içinde her şeyin farkında olan serdengeçtiler vardır. Ne yapıp ne ederler; Türk Milletini kötü bir akibetten korumaya ya da kaçınılmaz sonun ertelenmesine gayret ederler.
Türk Dünyasını gezdikçe ve yahut dünyanın herhangi bir köşesinde bir Türke rastladığınızda Büyük Oyunu veya tesirlerini görür yada hissedirsiniz.
Geçtiğimiz hafta Romanyadan sonra Kıbrısa yaptığım seyahatte de aynı şeyleri gördüm.
Uzun zamandır düşünüyordum: 1974de bu Kıbrısın bizim tarafımızdan alınacağı bilinmiyormuydu? diye.
Bu kez KKTCdeki İngiliz köyü Karamandan Kıbrısı seyrederken kanaat getirdim; Kıbrısın, Kuzey kısmının bizim tarafımızdan alınmasına ve Yeşil Hata kadar gelişimize dünyanın patronları tarafından müsade edilmiş. Bu sebeble Maraş gibi fazladan aldığımız yerler halen tartışma konusu olarak duruyor.
Kıbrıs, Türkündür ve ebediyen öyle kalmalıdır. Bu hususta bir tartışma yok. Ancak verilen müsaade ile kan dökerek aldığımız ve yıllardır mali külfetini ödediğimiz Kıbrısın kuzeyi; masa başı oyunlarla, düşmanlarımız ve onların yerli işbirlikçileri ile geri verilirse ne yaparız? Ve bu Kıbrısın geri iadesi Türk Milletine bir Barış Projesi olarak sunulursa, her hapı yutmayı alışkanlık haline getirmiş halkımız buna karşı ne tepki verir?
Bu sorulara verilecek olumsuz cevapları duymak bile istemiyorum.
Çünkü Türk milletini, adına Barış veya analar ağlamasın diye özetleyebileceğimiz projelerle PKK ile uzlaşma masasına oturtan anlayışın, Kıbrısı bir paket içinde hediye etmeyeceği ne malum?
PKK ve Kürtler; günümüzde Büyük Oyunun sahiplerinin Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı kullandığı kozlardır.
Bunu Kıbrıs, Romanya, İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır ve bütün dünyada açık bir şekilde görmek mümkündür.
KKTCdeki üniversitelerdeki PKK yapılanmasını, KKTCde cirit atan PKK sempatizanlarının Güney Kıbrıstan gördüğü ilgiyi ve kürt sermayesinin KKTCye yerleşme çabasına bir bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Eğer KKTCye gitmeye gerek yok diyorsanız başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere Türkiyedeki üniversitelerde PKKnın örgütlenmesine, buna akademisyenlerin desteğine, bölücü sermayenin desteklenmesine ve bunlara siyasetin çanak tutuşunu izleyin derim.
En garibime giden şeyde Türk Solcularının Büyük Oyuna karşı sessiz duruşları. Herhalde halkların kardeşliğine takıldılar!
Müslüman Türk halkıda Büyük Oyun karşısında Kutlu Doğum Haftası gibi hurafeler ile uyutuluyor. Evime 20 yıldır temizliğe gelen Fatma Ablanın gece vakti eşime telefon açıp bu hafta edeceğin tüm dualar kabul edilir sözü ve buna inanan eşimin hali, bana saç baş yoldurdu. Anlayın gerisini!..