ÖNÜMÜZDEKİ ÖNCELİKLİ HEDEF...

FARUK HAKSAL

AKP’nin belirli ve kendi misyonuna göre tutarlı bir çizgisi var.

AKP, Amerika’nın Büyük Ortadoğu Politikası’nın bölge bazında uygulayıcısıdır.

AKP; Avrupa Birliği politikalarının tereddütsüz takipçisidir.

AKP; sadaka dağıtma stratejisinin en birinci  şampiyonudur.

AKP, özelleştirmelerin mimarı, kaptanı ve pazarlayıcısıdır.

AKP, Kürt sorununa Habur kapısından bakan bir partidir.

AKP, liberal ekonominin Türkiye merkezli ortağıdır.

Var mı bu tespitlere bir itirazınız?..

Yoksa devam ediyoruz.

Peki CHP bu politikaların neresinde, kaçıncı  kilometresindedir?..

İşte seçim sonrasında CHP’de yaşanmaya başlanan depremin nedeni, bu sorunun yanıtı içine sinmiş, bizim onu eşeleyip gün ışığına çıkartmamızı beklemektedir.

CHP, bir bütün olarak yukarıda alt alta sıraladığımız politikaların boyutları içinde çalkalanmış, bu koordinatların arasına sıkışıp, kalmıştır.

CHP, Avrupa Birliği politikalarında AKP’den farklı bir düşüncesi olduğunu söylememiştir.

CHP, sadaka politikasının yerine, daha yenir yutulur bir politikayı benimsemiş ve adına Aile Sigortası demiştir. Her ikisinde de, emeğin karşılığı olmayan bir şeyin [AKP, kömür dağıtıyor, CHP kişi başına 600 TL dağıtacak] hibe edilmesi vardır.

CHP, özelleştirmelere karşı olduğunu ifade etmemiştir.

CHP, Kürt sorununa özerklik vaadi ile karşılık vermiş, Güneydoğu mitinglerine sırta geçirilen geleneksel Kürt örtüleri ile katılmış ve hatta genel affı ve ana dilde eğitimi dahi telaffuz edebilmiştir.

CHP, liberal ekonomi seçeneğinden rahatsız değildir. Uluslararası sermayenin bir sömürü aracı olarak işleyen bu politikaları değiştirmeye niyetli görünmemektedir.

Kılıçdaroğlu meydan mitinglerinde bir kez bile emperyalizmden söz etmemiştir; “Cumhuriyet değerlerinin kararlılıkla savunulacağı”nı söylememiştir.

CHP’nin Seçim Bildirgesi’nin 127. sayfasında şu satırlara yer verilebilmektedir:

Türkiye’de artış gösteren Amerikan karşıtlığını dengelemek için Türkiye ile ABD arasında öğrenci, iş adamı, yerel yöneticilerin değişimi, ortak kültürel ve sanatsal etkinlikler düzenlenmesi gibi toplumsal güven artırıcı önlemleri hayata geçireceğiz…

Çok açık bir biçimde görüleceği üzere CHP son seçim mücadelesinde AKP politikalarını yıpratan değil, [genel olarak] aklayan bir strateji yürütmüştür.

Bu gerçeğe gözlerimizi kaparsak, o kapalı gözlerle başka şeyleri de görme imkânımız ortadan kalkacaktır.

Bu satırları karalayan kişi, 12 Haziran seçimlerinde CHP’ye oy vermiştir…

Ve işte sadece bu nedenle yazmaktadır bu satırları.

Çünkü CHP, çok önemli bir siyasal örgüttür.

CHP’nin 2011 yılında taşıdığı önem, “mavi gözlü sarı saçlı” o büyük insanın partisi olmaktan gelmemektedir.

CHP, Atatürk ilkelerine ve Cumhuriyet değerlerine aşina olan geleneksel tabanı itibariyle önemlidir; çok önemlidir!

Türkiye’nin Cumhuriyet birikimi yoğun olarak CHP tabanında yer almaktadır.

Yaşanan tüm iniş çıkışlara rağmen CHP’nin bayrağında ALTI OK halen dalgalanmaktadır.

CHP önemli ve değerli bir mevzidir.

Toplumsal mücadele sürecimiz içinde bu mevziin önemini kavrayamamak Türkiye gerçeğine yabancı olmak anlamına gelir.

CHP, bugünkü hali ile toplumsal muhalefeti toparlayarak onu yönlendirebilecek bir düzeye gelememiştir, doğru… Ancak bu tespitin gerçeği yansıtıyor olması başka bir şeydir.

CHP gerçeğinin tümü ile inkâr edilmesi çok başka bir şeydir.

CHP tabanı görmezden gelinerek Türkiye’nin çözümüne harç koymak mümkün değildir.

Ayıklama, arınma… Ve bütünleşerek çoğalma!..

Önümüzdeki öncelikli hedef bizce budur