Aydın Caddesinde ağır adımlarla öğle yemeği için eve giderken BİM önünde afişleri inceleyen yaşlı ama her halinden eğitimli olduğu anlaşılan bayanla göz göze geldik..
Önce çekindi sormak istediğini soramadı bana. Sonra benden gülümseme alınca, kendine güven geldi;
- Sen evladım, sen değil misin dünkü yazının sahibi? dedi
- Hangi yazı teyze Hanım ?
- Dün gazetede yazılan Neden İnanmazlar ki? Yazısını yazan.
- Ha o mu? Evet, benim. Buyurun bir diyeceğiniz mi var?
- Doğru yazmışsın, vallahi doğru. Ben bu yaşımda evli olsam, rahmetli sağ olsaydı, ben bile kıskanırdım. Kadınlarımızı da, erkeklerimizi de bozan şu televizyonlar var ya, şu televizyonlar. Bizler evlerimize sinema almadık oğlum, düşman aldık, biliyor musun? Düşman !
Güldüm bu sözlerin karşısında, ama doğru söylüyordu, hanım teyze, çok doğru.
- Şu televizyon filmleri var ya oğlum, bir de sanatçıları anlatıyorlar, onlar evlerin içine ediyor. Ailelerin ayrılmasının bir nedeni de onlar. Ne öyle. Kadınlar akşama kadar onları izliyor. Sonunda da orada oynayan, fingirdeyen adamı kocaları sanıyorlar. İnan böyle.
- Hay sen çok yaşayasın teyze, yahu. Öğlen vakti beni neşelendirdin. Sağol, demek ki çarpık yaşantıların görsel basında nasıl yaşatıldığını sizler dahi görmüşsünüz. Ama maalesef yönetenler ya uyuyor, ya da işlerine gelmiyor.
İşte böyle sevgili okurlarım.
Ben başka eleştiriler alırım diye düşünürken, iyi yönlü bir eleştiriyi almak ve desteklenmek ne kadar güzel bir duygu.
Evet, haklıydı sevgili büyüğümüz.
Reyting uğruna yapılan programlar bizim bilmediğimiz kaç ocakları yıkıyor acaba?
Sabahtan akşama kadar televizyon ekranlarında ayrılıkları, evde kalmışların evlenmek için yalvarmalarını, iki yaşlının bir araya gelmeleri için reyting uğruna yapılan çeşitli hal ve hareketleri, akşam ise yayınlanan aşk filmlerinde birbirlerini aldatanları, kandıranları, sanatçıların hayatlarından verilen kesintilerle beyinlerde soru işareti bırakan görüntüleri izleyenlerin; tabi ki eve geç vakit yorgun argın gelen kocalarından şüphelenmeleri, onların mamur görüntülerine inanmaları düşünülemez.
Sağolsun bizdeki sosyetik tabloya ve sosyetik medya reytinglerine.
Onlar gösterecek, bizler yazacağız. Benim can dost yazar arkadaşım da kahrını çekecek böylece.
SEÇİM VAATLERİ
29 mart seçimleri yaklaştığı şu günlerde Belediye Başkan Adayları yapacağı icraatları ve seçimden sonra millete verecekleri hizmetleri tek tek sıralıyorlar.
Sökede tüm başkan adaylarının birleştiği nokta Söke çayının ıslahı. Tabi bunu yanında hepsinin de kendisine göre yapacağı bir sürü icraatı olacaktır. Ancak yapılacak, kulağa hoş gelen bu icraatların ne zaman, kaç yılda ve hangi parayla yapılacağını soranlarda az değil.
Yani verilen sözler inandırıcı mı, inandırıcı değil mi?.
İnandırıcı olmamasına imkan yok gibi.
Tabi ki inandırıcı olacaktır. Ama değerlendirme yapılırken de açıklama yapan kişilerin daha geniş açıklamalarına yer verilmesi de gerekirdi.
Bu yüzden gazetemizde eleştirilen Belediye Başkan Adayı Yusuf Keremite bu konularda sorularım oldu ve aldığım cevapları da sizlerle paylaşıyorum.
* Sayın Keremit, açıklamış olduğunuz projelerin gerçekleşmesinin pahalı ve zor olduğu söyleniyor. Ne diyeceksiniz bu konuda?
- Bir defa bizim yapmak istediğimiz ideallerimize öyle konuşanların hayalleri bile yetmez. MHPnin yönettiği büyük belediyelere bir baksınlar. Beypazarına, Aksaraya baksınlar
Biz topladığımız gelirleri milletimiz için onların hizmetinde harcayacağız. Öylede fazla fazla değil. Hele hele imtiyazlılarla hiç işimiz olmayacak. Adamına göre iş ise asla olmayacak.
* Projelerin kimler tarafından hazırlandığı da soruluyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
- Bizi eleştiren arkadaşlar bir zahmet çıkıp bize gelirlerse, biz onlara projelerimizi kime yaptırdığımızı, kaça yaptırdığımızı açıklarız, hatta yapan kişilerle de tanıştırırız.
* Söke deresinin ıslahı öyle beş yılda bitecek bir iş değil diyorlar?
- Söke deresini üç bölümde düzenleyeceğiz. Onun için o konuda bir sıkıntımız yok. Hem biz beş yıllığına Belediye Başkanlığına talip değiliz ki. Biz en az 15 yıllığına talibiz. Beş yılın ardından yapacağımız bu çalışmaları gören Sökeli vatandaşlarımız zaten bizi bırakmayacaklardır.
* Bu projelerin aldatmaca, hayali olduğu söyleniyor.
- Bu kenti 15 yıldır kimler idare ediyor. Hangi görüşler idare ediyor. 15 yıl evvel neredeydik, 15 yıl sonra neredeyim. Bunun değerlendirilmesi gerekir önce. Kulakları çınlasın, halen Kaymakam Halil Kanalın yaptıkları ile duruyoruz. Hem bizim yapacağımız çalışmaları tamamen belediyenin idaresinde olan alanlar üzerinde yapacağız. Anlayacağınız, arazi aramakla vaktimiz geçirmeyeceğiz. Arazilere de para harcamayacağız.
En önemli konu da kaynak meselesi tabi. Bu gün Söke Belediyesinin gelirlerini artırmak için fazla derine inmeye gerek yok. Yapılacak alışveriş merkezlerinden gelecek gelir yaptığımız hesaplara göre bütçenin %10 unu karşılıyor. Akıllı kullanılınca ve birilerine peşkeş çekilmediği sürece olamayacak hiçbir işin olmadığını göreceksiniz. Bunu da ancak biz yaparız.
* Peki birde diyorlar ki, bu söylenenler hep seçim vaatleri. Seçimden sonra herşey unutuluyor.
- Biz seçim vaadi yapmıyoruz. Biz yapacağımız işleri halka sunuyoruz. Yapmak içinde söz veriyoruz. Seçim vaatlerini görüyorsunuz. Kimileri buzdolabı, kimileri peynir, çökelek dağıtıyor. Biz dağıtmıyoruz. Aslanlar gibi meydanlarda yapacaklarımızın sözünü veriyoruz.
Teşekkür ediyorum Sayın Yusuf Keremite, açıklamalarından dolayı. İlgililere de duyuruyorum.