Yaşadıklarımızdan anlaşılıyor ki dünyayı kurtaracak iki olgu; “sevgi ve bilgi”…
“Terör bu kez yine Fransa’yı vurdu” diye insanlığın sürekli dibe vuruşuna ah ederken, büyük bir terör dalgası ülkemizi de çarptı. Bunun adı darbe falan değil, düpedüz terör. Henüz içeriği tam olarak anlaşılmasa da hedefinin ne olduğu saptanamasa da bunca masum insanın boş yere canından olduğu bir gerçek. Tarih bunu da çözecek mutlaka, sosyal medyada yaşadığımız bilgi kirliliğine ve kavram kargaşasına rağmen bir gün tüm gerçekler ortaya çıkacak.
Diğer bir gerçek ise dünya kazanma hırsıyla ve egoları yüksek insanların yönetiminden kurtulmadıkça kendi kendini yok ediş sürüp gidecek. Ta ki “Sevgi ve Bilgi” yeryüzünü işgal edene kadar. Sevgisizlik cehaletle bütünleşince yeryüzünün bir çok yeri yangın yerine dönüyor. Ülkemiz de bundan nasibini fazlasıyla alıyor.
Düzeylerini alt beyinden üst beyine taşıyamamış insan yavrucukları beyinlerinde yarattıkları saçma sapan idealler uğruna kendilerini yok etmekten bile çekinmiyorlar. İşte canlı bombalar, din adına ortalığı kasıp kavuran, günahsız insanları katleden insanlıktan nasibini alamamış yaratıklar…
Onları bu hale getirenler bir yana, insanları diri diri yakarak, satırla doğrayarak çığlıklar atanlar ve bunları görüntüleyerek yayınlayanlar, hayatımızı tedirginlik ve korkuya boğuyorlar. Bunlarla baş etmekte güçlük çeken ülkeler hala kesin bir çözüm üretebilmiş değiller…
Yaşadıklarımızı bilim adamları, “Eğer eğitim ile beyin korteksinde nöron iletimini yeterli sayıda artıramazsan, devreye beynin hayatta kalmayı ve yaşamı devam ettirmeye programlı bölgesi olan ‘AMİGDALA’ girer. Amigdala tahmin edebileceğiniz gibi, (oku-öğren-müzeye git- müzik dinle-sinemaya git-işe gir çalış-üret) diyen bir bölge değildir. Amigdala; beynin ‘sana tehlikeli olabilecek canlıyı yok et-senden olmayanı yok et-’ diyen bölgesidir. Eğitim ile beyin korteks bölgesini geliştirmezsen, al sana devreye amigdala bölümü girer.” diye açıklıyorlar. Bence ülkemizde ve bölgemizde şu an yaşananların bilimsel açıklaması budur. Sosyal medyada paylaşılan sokaklardaki vahşet görüntüleri cehaletin sevgisizlikle birleşmesiyle gelinen son noktayı gösteriyor.
Zavallı insanlık! Bilgisiz insanların saçma sapan idealler uğruna canavarlaştırıldığı günümüzde ne yazık ki ülkemiz de daha çok acılar çekeceğe benziyor. Basiretsiz ve beceriksiz yöneticiler yüzünden.
***
Sevgi ve bilginin önemini anlatan bir öyküyü sizinle paylaşmak istiyorum…
"Bir adam ölmüş ve öbür dünyada yargılanmak üzere sırasını bekliyormuş. Sıra kendisine gelip mahkeme salonuna girdiğinde bir de ne görsün? Yargıç kürsüsünde bir insan oturuyor. Tanık sandalyesinde ise Tanrı yerini almış. Adam şaşkın, “Aman Tanrım, bu nasıl oluyor? Beni senin yargılayacağını sanmıştım. Oysa orada hakim olarak bir insan oturuyor.” Tanrı gülümsemiş, “Ben hiçbir zaman sizi yargılamadım. Sonsuz sevgimle, ne yapmayı seçtiyseniz, sizi seçiminizde özgür bıraktım. Bana yargılamak değil, sevmek yakışır. Çünkü ben saf sevgiyim. Sizi kendimden yarattığım için sizi yargılamak kendimi yargılamak olur.
Ayrıca benim yargılamama ne gerek var ki? Her şeyi bilen ben sadece burada tanıklık ediyorum. Dünyada olduğu gibi burada da insanlar tarafından yargılanıyorsunuz. Birazdan salonu hayattayken, senin zarar verdiğin, hoşgörülü davranmadığın, yargıladığın, kalplerini kırdığın insanlar dolduracak. Onlara kendini affettirmeye çalış. Onlar seni affederse ne ala. Çünkü cennetin yolu onların affından geçiyor.” demiş. Adam merakla sormuş: “Peki ya affetmezlerse ne olacak? “Tanrı yine sevgiyle gülümsemiş,
“Ben cenneti de, cehennemi de yeryüzünde yarattım. Seni tekrar yeryüzüne göndereceğim. Orada öyle bir yaşam süreceksin ki, tüm yaptığın kötülükler, verdiğin zararlar sana aynen yaşatılacak. Yani ettiğini bulacaksın. Ama bunun amacı sana ceza vermek değil. Sadece o insanların hissettiklerini bizzat yaşayıp anlaman, yaptığın kötülüklerin bilincine varman. İşte o zaman sen kendini affetmiş olacaksın.” Adam bir süre düşünmüş, “Peki, cennet nasıl bir yer?” diye sormuş Tanrı’ya.
“Cennet, bir yer değil, bir bilinç düzeyidir evladım. Dünyada mutlu, huzur ve sevgi dolu, insanlara destek olmaktan haz duyan, yarattığım canlı ve cansız her varlığa saygı göstermeyi bilen insanlar var ya, işte onlar, dünyada cenneti yeniden yaratmaları için geri gönderdiğim cennetliklerdir. Cennet de dünyadan başka yerde değil.” demiş Tanrı.
“Ama kutsal kitap bana öyle öğretmedi.” diye karşı çıkmış adam.”Kutsal olan tek şey yaşamdır. Ben o kitapları kutsal kılmadım. Siz kıldınız. Her şeye sevgi ile bakmasını bilerek yaşayan insan, en büyük ibadeti yapandır.” demiş Tanrı. “Peki dünyaya döndüğümde doğru yola görmemde yardımcı olacak mısın?” diye sormuş adam.
“Ben bunun için siz insanların içine “vicdan” denen bir pusula koydum. Eğer bu pusulanın etrafına ördüğünüz kalın bencillik duvarlarını yıkarsanız, vicdanınızın yani benim sesimi kolaylıkla işitebilirsiniz.” “Peki biz insanlara ne kadar yakında bulunuyorsun?” diye sormuş adam.
“Hem size şah damarınızdan daha yakınım, hem de düşman olduğunuz kadar sizden uzağım.” demiş Tanrı. “Çünkü düşmanlarınız da Ben’im. Siz de Ben’im.” “Yani mahkeme salonunda insanlara hiç mi hesap sormuyorsun Tanrı’m?” “Sadece iki sorum oluyor tüm insanlara.” diye gülmüş tanrı. “Dünya okulunda ne kadar sevmeyi öğrendiniz? Ne kadar bilgi kazandınız?”****