Çünkü ülke, aldı başını gidiyor.
Ve gözü kara, kararlı ve doğrultusu belirgin saplantılı bir gidiş bu
Doğuda Ermenistan ve İran ile ipleri bizim elimizde olmayan politikalar geliştiriliyor.
Güneydoğuda olanların ipi zaten Atlantik ötesine sıkı sıkıya bağlı Türkiyenin bir taşeron işlevi içinde sürdürdüğü siyaset ise, dibi görünmeyen bir bataklığın içine her geçen gün biraz daha sürüklenip duruyor
Güneyimizde tezgâhlanan Kıbrıs çöküntüsü, Türkiyenin güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye sokacak riskli bir çizgide hızla ilerliyor
Batı komşumuz Yunanistan ile olan anlaşmazlıklarımız, Türkiyenin çıkarlarına en uzak noktalarda gerçekleştirilmeye çalışılan el sıkışmalara doğru emin adımlarla yürütüyor; yürütülüyor
Ancak bütün bu siyasetlerin ortak özelliği;
Türkiyenin iradesi dışında oluşturulan politikaların, Türkiyeye dayatılmış talimatlarından ibaret olmasıdır!..
Amerikanın Büyük Ortadoğu Politikası gerektirmekte Türkiye Irak politikasını bu yönde şekillendirerek, Kürt Açılımını hayata geçirmektedir.
Avrupa Birliği ve Amerikan çıkarları gerektirmekte Türkiye Ermeni Açılımını sahneye koymaktadır.
Avrupa Birliği, Amerika ve [özel olarak] Yunanistanın çıkarları gerektirmekte Türkiye Kıbrıstan tasını tarağını toplama kararı alarak, Güney bölgesinin güvenliğini ciddi bir sorun düzlemine taşımaktadır.
Yunanistanın çıkarları gerektirmekte Ve Türkiye, kıta sahanlığı, limanların Rum ve Yunan bandıralı gemilere açılması talimatlarını yerine getir- menin, Ortodoks Kilisesi, Ruhban Okulu vs konularındaki milli nitelikli geleneksel politikalarını derhal terk etmenin hazırlıklarını yapmaktadır.
Amerikan Başkanı istediği diye Türkiyede özel nitelikli davalar açılabilmekte ve Avrupa Birliği talep etti diye, bu davaların seyrüseferi Batı emperyalizminin güdümüne terk edilebilmektedir
Avrupa Birliği, yasalarımızın tümünü verdiği bir talimatla [istediği gibi ve istediği yönde] değiştirtebilmekte Anayasamızdan başlayarak tüm hukuk sistemimiz yabancı talimatları uyarınca emperyalizmin güdümüne sokulabilmektedir
Türkiye, özetlemeye çalıştığımız bu olağanüstü ahval ve şerait içine pervasızca itilmiş ve yuvarlanmış durumdadır
İşte her sabah içine uyandığımız sabah bu nitelikleri taşımaktadır
İnsanlardan bir küçük günaydın! beklerken, gazete sayfaları yüzümüze, günün karanlık olduğunu söylemekte Ve zihnimiz, toplumsal sorumluluklarımız ve ahlaki koordinatlarımız, [giderek ve mecburen,] siyasete ağırlık veren bir ivmenin peşinden seğirtmektedir.
Çünkü ülkenin nesnel koşulları, toplumumuzu, kültürümüzü, ilişkilerimizi ve tek tek her birimizi derinden etkileyen yoğun bir ağırlık taşımaktadır.
Son beş yıl içinde yazmış olduğum yazılarını gözdem geçiriyorum Hemen hemen yüzde 90ın üzerinde konu siyaset
Oysa, siyasetten, siyasetin gerekli kıldığı yavan, naylon ve sureta insan ilişkilerinden oldum olası uzak durmaya çalışmışımdır Ama, nafile!..
Bir çocuğun uçuruma doğru koştuğunuz görseniz, ne yaparsınız?..
Mehtabı seyrederek, rakı yudumlamayı bırakır, var gücünüzle yardıma koşarsınız
Ülkemizde gün, o gündür!
Bu ülke, uçuruma doğru sürüklenmekte ve inanılmaz bir hızla felaketine doğru koşmaktadır.
Bu ahval ve şerait içinde hiç kimse, kendi sırça köşkünde meşk ederek, gül ile bülbülün öyküsü ile avunmak ayrıcalığına sahip değildir