Son yıllarda kim daha fazla Türk veya herhangi bir etnik kökenden olduğumuz bu kadar tartışılmamıştı.
Geçtiğimiz pazar günü İzmirden ilçemize gelen İzmir Arnavut Kültür Derneği Başkan ve üyeleri, Sökede bulunan Arnavutlarla iletişim kurmaya, onlar kurulan derneğe üye yapmaya geldiklerini söylediler. Benim de ailem, Osmanlı döneminden beri Türkiyede yaşadığı halde, hiç bir zaman Arnavutuz diye ortaya çıkmamışlardır.
Osmanlı döneminde de birçok örnek var: Lugat-ı Osmanlının yazarı Şemsettin Sami, oğlu Galatasaray Kulübünün kurucusu Ali Sami Yen, Namık Kemal, Milletvekili Abdülhalik Krenda, mezarları Ecevit döneminde Arnavutluğa taşınan Fresheri Kardeşler, İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy ve daha bir çok Arnavut asıllı Türkler hiçbir zaman kendilerini Türklükten koparmamışlardır. Ancak son yıllarda merkezde gelişen politikalarla daha önce yaratılan değerler giderek etnik kökenlileri ayrılığa düşürmektedir.
Bu büyük bir gaflet uykusudur. Türkiye bu derin uydudan bakalım ne zaman uyanacak.
Kimse ağzına almak istemese bile benim ülkemde bölünme rüzgarları esiyor, kahrolmamak elde değil.
Bana aslımın ne olduğunu durmadan niçin hatırlatıyorlar? Bu anlayış, zayıf düştüğümüz bir gün güzel vatanımızı bölmez mi?
Ali Sami Yen Galatasaray Kulübünün kurucusuydu. Sonunda ne oldu? Yapılan yeni stadı fırsat bilip, onun adı tarihin tozlu raflarına kaldırıldı.
Son yıllarda zihinlerdeki karmaşık şekiller, bizleri hiç alışık olmadığımız sürprizlerle karşı karşıya getiriyor. Türkiyede bizim en büyük eksikliğimiz nedir? Sonur ekonomik mi? Yoksa siyasi mi?
Hiç şüphe yok siyasetin ötesinde fikirlerdeki yetersizliktir. Son yıllarda maalesef yaratıcı beyinler yetiştiremiyoruz.
Değerlerimizi her geçen gün biraz daha yitiriyoruz. Karşımızdaki düşmanın bütün amacı, bütünü yıpratmak için karşısındakinin aklına şüphe sokuyor. Son yıllarda epeyce mesafe aldıkları söylenebilir. Artık Türkiyede eskiden doğru bildiklerimiz bugün bir bir geriliyor. Toplum başka kültürlerin havuzlarına atılırken, güçlü Türkiye sloganları atılıyor. Batılı emperyalistler, Türkiyeyi bölgesinde en güçlü ülke diye tanıtıyor. Söylelenenlerde gerçek payı var mı? Bu çok tartışılır. Bizi bizden daha iyi kimse bilemez ama, biz benliğimizi kaybettiğimiziçin benliğimizi tanıyamıyoruz. Yaptığımız tek iş, hangi etnik gruplardan oluştuğumuzu araştırmak ve anlatmak.
Ancak ne çare ki son yıllarda üretilen politikalarla etnik kimliğimizi ön plana getirmek için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Beynimizde biriken şüpheler, ön benliğimize karşı saldırıya geçmiş durumda.
Saldırılar yalnız etnik kökenimize değil, din ve mezhep şekillenmeleriyle yanlış yollara sürükleniyor. Bu böyle devam edemez. Cumhuriyetin kuruluşundan 90 yıl sonra Türk nedir, Türk diye bir ırk var mıdır tartışması yapmaya başladık.
Bu çok tehlikeli bir gelişmelidir. Bu konuda söylenecek en doğru söz,
Ne Mutlu Türküm Diyene
OKULLARDAKİ KIYAFETLER
Evimin balkonu Kocagözoğlu İlköğretim Okulunun bahçesine bakıyor. Genellikle hergün balkona bir sandalye atıp çocukları seyrederim. Ancak öğrencilerin üzerindeki uyumsuz kıyafetler seyir zevkimi alıp götürüyor. Ne oldu da Türkiye okullarda serbest kıyafetlere döndü? Bu kararlar alınırken insan bu işin uzmanına sormaz mı? Hiç olmazsa velilere bir danışın. Ama ne dersek diyelim, artık olan oldu. Okullarda serbest kıyafetlere dönüşülmesi, farklı gelir grupları arasındaki uçurumu gözler önüne serdi.
Ailesi bir önlük almakta zorlanan çocuk ile hergün kıyafet değiştiren ailelerin çocukları aynı sınıfta okurken, aralarındaki dengesizlik o garip çocuğu ne kadar vurur biliyor musunuz? Bu konuda bir araştırma yapıldı mı? Çocukların ne düşündükleri soruldu mu? Fakir çocuklar, her gün kendisinden iyi giyinen çocukları gördükçe belki de okuldan ve derslerinden soğudu.
Milli Eğitim Bakanlığı serbest kıyafete dönerken, velinin, öğretmenin ve okul idaresinin görüşünü neden almadı?
Bu nedenle okullara serbest kıyafet getirilmesi yanlıştır.
Son yıllarda herşey Batı dünyasının örnek alınarak değiştiriliyor. Türkiyedeki ekonomik koşullarla ileri batı ülkelerindeki koşullar aynı değil. Ancak Tanzimat Fermanından bu yana Türkiye, batı dünyasının kötü bir taklitçisi olmuştur.