Günümüz Türkiyesinde sesini duyurmak zor. Medya, ya yabancıların ya da gazetecilikten başka kırk tane iş yapan büyük sermayenin eline geçmiş Bunlar ulusal yayın yapan medya araçlarına sahip oldukları gibi yerel medya araçlarını da ele geçirmek veya sindirmek için büyük çaba içinde. Çünkü zihinleri kontrol, en ucuz savaş kazanma yöntemi
Doğrudan yabancıların kontrolüne girmiş olan medya, zaten hedefini tahakkuk ettirmek için planlı yayınlar yapıyor. Yerli sermayenin kontrolünde olan medya ise dıştan ve iktidardan gelen baskılar nedeni ile Türkiyede meydana gelen olayları gizliyor ya da çarpıtıyor.
Böyle bir düzende halk dahada mahsunlaşıyor. Mazlumların ve mağdurların sayısı artıyor. Davulda tokmakta ellerinde olduğu için istedikleri gibi çalıp, istedikleri gibi söylüyorlar.
Bunun için vicdanlarını ve ruhlarını satmamış adamlar, her fırsat bulduklarında doğruları Türk Milleti ile paylaşmak ve kendi bakış açılarını ona aktarmak zorundadır.
Türk Milleti ile bahsettiğim şekilde paylaşılması gereken konulardan biri olduğuna inandığım ve kurulduğu tarihten bu yana milliyetsever, vatanperver ve bayrak sevdalısı insanlarımızın gönül vererek yaşattığı bir siyasi kurum olan Milliyetçi Hareket Partisine yönelik saldırılardır.
Bir dostumun tarifine gore Türkiyede gariplerin ve yiğitlerin partisi olarak adlandırabilecek olan MHP, haksızca yerden yere vurulmakta ve politikaları kasden ve yanlış bir şekilde halka anlatılmaktadır.
İzah ettiğim şekilde, ne idüğü belli olan medya ve siyaset odakları, MHPyi halkın gözünde etkisizleştirmek ve hiçleştirmek için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütmektedir.
Siz de görüyorsunuz, Başbakan Erdoğan ve iktidar partisi; ihtiyacı olduğu zaman, yoğun bir şekilde MHPyi, CHPnin yanında olmakta suçlamaktadır. Suçlamak diyorum, çünkü İslamcı siyaset için CHPli olmak ve CHP ile birlikte davranmak neredeyse bir suç işlemek kadar tehlikelidir. Böyle bir propaganda ile MHP, CHPnin yanına itilerek içi boşaltılmaya çalışılır. Bir bakarsınız CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, muhalefet ve ulusalcılar MHPyi izlediği politika sebebi ile AKP destekçisi olarak eleştirmeye başlar. Peki hangisi doğrudur?
Halbuki MHPnin politikası ne AKPnin ne CHPnin ne de herhangi bir odağın peşine takılmaktır. MHPnin çizgisi defaatle Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından; önce milletim ve ülkem sonra partim ve ben diyerek tarif edilmiştir. Ama bu bir türlü anlatılmaz ve anlatılmak istenmez. Çünkü bu kirli siyasetin kabul edemeyeceği bir politik anlayıştır.
MHPnin, AKP veya CHPnin peşine takılmakla itham edildiği konuların, ne derece yanlış olduğu, partinin siyaset belgelerinde yazılıdır. MHPyi siyaset dışı bırakmaya çalışanlarda bunu bilir ama her türlü kara propagandaya açık Türk Milletinin gözünden, MHPyi düşürmek içinde her yolu denemekten kendilerini alıkoymazlar.
Tarih içinde yaşanan olaylar mutlaka sorgulanır. Ancak varılan genel kanaat öyle olması gerektiği için öyle olduğu yönündedir. Bu sebeple devlet yönetmemiş, insan doyurmamış, can pahasına güvenliği sağlamamış, ısınmak için dün kömür bugün doğal gaz bulmamış, milletin ve devletin birliği için sıkıntıdan damar çatlatmamış adamların, ne demek istediğimi anlayamayacakları muhakkaktır.
MHP, bu sebeple ne AKPnin ne CHPnin destekçisidir. Ne Amerikancı, ne Avrupa Birlikçi nede Natocudur. MHP, sadece ve sadece Türk Milletinin ve Türk Devletinin yanında ve onların bekasını sağlamayı amaç edinen, milli düşünen ve öyle yaşayan insanların partisidir. Onun için bir karara millet lehine olumlu etki çabası, birilerinin peşine takılmak olarak algılanamaz.
Bunun için MHP, üzerine düşeni büyük bir sorumluluk anlayışı ile yerine getirmektedir.
AKP ve CHPde siyaset yapanlar ile küresel güçler ve onların arkalarındaki devletler iyi bilirlerki; Türk Milleti, milliyetçilik olarak adlandırdığımız anlayışla, soyuna sopuna bakmaksızın milletinin her mensubunu canı gibi sever. Bu sebeple, bahsettiğimiz sevginin siyasal temsilcisi MHP ile milletimizin hayat boyunca yolu mutlaka kesişmiştir ya da kesişecektir. İşte bu; işbirliğinde olan iç ve dış güçler için tarihsel nitelik taşıyan bir tehlikedir ve MHP her fırsatta bertaraf edilmek sureti ile bu tehlike önlenmelidir.
MHPnin mutlaka yanlışları ve hataları vardır. Ancak dediğim gibi bunlar, dönemin koşulları içinde değerlendirilmelidir. Elbette alınan kararların eksileri ve artıları, getirileri ve götürüleri bulunur. Teraziye konulduğunda; artılar ve getiriler ağır basıyorsa, en doğru kararlar alınmış ve uygulanmış demektir. MHPnin izlediği politikaların, millet ve devlet menfaati göz edilerek yapıldığından zerrece şüphe duyulamaz. Herşey söylenebilir ama samimiyet ve iyiniyet asla sorgulanamaz. Yoksa MHPnin varlığının bir anlamı yok demektir
MHPyi başta ABD olmak üzere dünyanın bir çok devleti ve gücü etkilemek, yönlendirmek ve kontrol altına almak isteyebilir. Buda siyasetin doğasında vardır. Önemli olan MHPnin bu güçlerin etkisine, yönlendirmesine ve kontrolüne girip girmediğidir. Bunu hepiniz çıplak gözle, olaylara yüzeysel bakıp, görebilirsiniz. Bunun için siyaset allamesi olmaya hiç gerek yoktur.
Eğer MHP, bu gün varlığını güçlü bir şekilde sürdürmese ki; bu güç milletvekili sayısı ve aldığı oyla orantılı olmayan büyük bir güçtür, memleketimiz ağır saldırıları demokratik düzenin işleyişi ile beraber nasıl önlerdi, bunu hep birlikte düşünmemiz gerekir...
MHPnin lideri Devlet Bahçeli, bir konuşmasında Osmanlı Türk Devletinin yıkıldığı dönemde MHP benzeri bir siyasi kurumu olsaydı, devletin yıkılmayacağını belirtmişti. Bu çok doğru ve yerinde bir tespittir. MHPnin konumu ve uğradığı saldırıları, bunlar ve Türkiye açısından mutlaka iyi değerlendirmemiz gerekir.
Onun için her bir vatandaşımızın, MHP ile niçin bu kadar uğraşıldığını ve bu MHPden ne istendiğini, sağlıklı ve objektif bir şekilde sorgulaması elzemdir. Belki o zaman MHPden ve Bahçeliden ne istendiğini daha iyi anlayabiliriz