MUHALEFET YAPMAK ÜSTÜNE

FARUK HAKSAL

Muhalefet nasıl yapılırsa yararlı olur?..

Bizce iki türlü:

1.- İktidarın hata, zaaf ya yanlışları üzerinden ve bu olumsuzlukları açığa çıkartıp, bunlara dayanarak…

2.- Kendi programınızı gerçekçi bir biçimde tespit edip, bunları halka anlatıp, inandırarak…

Halkı, iktidardan daha iyi olduğunuza inandırmak için onları yerin dibine batırmanız gerekmez.

Ve hatta daha da kötü sonuç getirir…

Önemli olan, iyi taraflarınızı ortaya koyarak, halk nazarında iktidardan daha iyi şeyler yapabileceğiniz konusunda bir güven yaratmaktır.

Kişileri hedef alan, onları karalayan bir strateji sizi hiçbir yere götürmez; götüremez…

Böyle bir strateji sizin de, eleştirdiğiniz kişilerle aynı düzeyde ve aynı düzlemde olduğunuz sonucunu ortaya çıkarır.

Karşı tarafın açıkları ve yanlışları sizin artı puanlarınız değildir.

Bunlar, sadece eleştirdiğiniz kişilerin eksileridir.

Oysa halk sizi, artılarınıza inanırsa seçer.

İktidardakilerin eksileri nedeniyle, onların değil de, sizin tercih edileceğinizi ummak, eski deyimle “ehveni şer” olmayı peşinen kabul etmek anlamına gelir.

Ehveni şer… Yani kötünün iyisi!..

Yani gerçekte iyi değil; kötü yanında sanal olarak iyi gibi görünen bir unsur…

Eğer siz daha başlangıçta bu seçenekle yola çıkarsanız; yani ehveni şer olmayı seçerseniz, bu tutum sizin gerçekte “iyi” olmadığınızı itirafınızdan başka bir şey değildir.

Bırakın Recep beyin, Devlet beyin ya da diğer feşmekân beyin kötülükleri, zaafları ya da eksiklikleri ile uğraşmayı…

Siz kendinizse bakın.

Onları yere çalmakla ulaşılacak bir menzil yoktur.

Gazi Mustafa Kemal, Padişah’a muhalefet ederek bu ülkeyi kurtarmadı…

Bu ülkenin temel sorunlarına çare üreterek, bunlar için mücadele vererek Atatürk oldu!..

Ne yaptı?

Öncelikle asıl hedefi tespit etti.

Bu hedef neydi?

Emperyalizme karşı topyekûn bir mücadele vermek ve vatanı kurtarmak.

Topyekûn bir mücadele nasıl verilebilirdi?

Tüm halkı örgütleyerek, birleştirerek…

Onun muhatabı [ya da rakibi] ülkeyi yabancılara teslim eden Vahdettin değildi.

Onun hedefi Vahdettin’in arkasındaki emperyalist güçlerdi.

Bu güçlerle ortaklık kuranlar da hedefteydi. Ancak, onların hedefte olması esas hedefi gölgelemiyordu…   İkinci plana atmıyordu. Stratejinin birincil meselesi haline getirmiyordu…

Muhalefet bir karalama sanatı değil… Daha iyi hizmet verme konusundaki “demokratik” bir yarıştır.

Çünkü karalama, karalayan kişileri de ister istemez pisleten iki ucu “kirli” bir değnektir.

Ve bu değneği kullanarak iktidara gelenlerin, yol boyunca terkilerinde biriktirdikleri atık maddeler, onları öncekilerden daha “temiz” kılmaz…

Bu gerçeklerin tartışılmadığı bir ortamdan da halka umut veren yeni iktidar doğamaz