Türkiyede yaratılan algılar üzerinden politikayı yönlendirme çabaları her geçen gün yoğunlaşarak sürüyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türk Milliyetçilerinin kurduğu ve Atatürkün de bir Türk Milliyetçisi olduğu izahtan vareste bir konudur.
Atatürkün 1938de vefatından sonra, Osmanlı Türk Devletinin yıkımından önce ülkemiz toprakları üzerinde cirit atan güçler yeniden rol almaya başlamıştır.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan, Atatürkün ölümüne kadar geçen süre, dış güçlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin en etkisiz olduğu dönemdir.
Yine Atatürk ve kadrolarının en büyük projesi, yüzyıllardır teba ve ümmet inancı ile milli kimliğini kaybetme noktasına gelmiş olan Anadolu insanını Ne Mutlu Türküm Diyene formulüyle milletleşme sürecine sokmuş olmasıdır.
Türk Milletinin, milli kimliğiyle yeniden ve kuvvetli bir şekilde kucaklaşma vesilesi olan Cumhuriyet; Türk Milliyetçilerinin yönetimdeki etkisi sebebiyle, haçlı zihniyetinin çevrelediği dış güçleri çok rahatsız etmiştir.
Bu rahatsızlığın sonucu malum planlarını sahneye koymuşlardır. Ana hedefi; Türkleri bu topraklardan sürme olan plan; kendisini Atatürkçü, laik, sosyal demokrat, ortanın solu, komünist, dinci, muhafazakar, İslamcı, milliyetçi vs. gibi tanımlayan birbirinden değişik kisvelere bürünmüş insanlar tarafından uygulamaya konulmuştur.
Bu milliyetçilere örnek, gazeteci Arslan Bulutun yazdığına göre okuduğu dönemde İstanbul Erkek Liselilerin Ülkücü okul başkanı, günümüzün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gibilerdir. Bu konuda her kisveye ait bir çok örnek gösterilebilir.
Siyaset ve siyasi partiler, ülkenin her kurum ve kuruluşunda olduğu gibi bu tipler tarafından işgal edilmiştir.
Bilindiği üzere; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi ve AKPnin aynı silsilenin devamı olduğu, bu parti mensuplarıncada kabul edilir. Doğrudur, Türkiyeye ve Türk Milletine nefes aldırmak istemeyen güçler bu partileri başımıza musallat etmiştir. Geldiğimiz nokta ortadadır.
Ülkemiz siyasetine genelde muhalefet olarak damgasını vuran; İnönü, Ecevit, Erdal İnönü, Baykal ve Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHPnin vardığı nokta; CHPnin 89. kuruluş yıldönümü sebebiyle gazetelere verilen tam sayfa ilanlarda bir kez bile Türk sözcüğünün geçmediği bir yerdir. Bu CHPde siyaset yapan ve etkili olan siyasetçilerin; fırsat bulduğunda, asıllarının dışa vurumundan ibarettir.
Atatürkün ölümü ile birlikte iktidarı kaybeden Türk Milliyetçileri ise iktidar olmaktan ziyade, kurdukları devleti ve mensubu oldukları Türk milletini korumakla meşgul olmuştur ve halende olmaktadır.
Gelişmeler bize göstermektedir ki; Türkiyenin içinde bulunduğu sorunlardan çıkışının tek yolu, Türk Milliyetçilerinin iktidar olmasıdır. Ancak Türk Milliyetçilerinin iktidar olabileceklerine dair bir inançları yoktur. Aksine niçin iktidar olamayacaklarına dair bahane üretmekle meşguldürler.
Bu bahanelerin en büyüklerinden biri uluslararası güçlerin ve konjonktürün, Türk Milliyetçilerinin iktidarını desteklemeyeceklerine dair oluşmuş olan yanlış düşünce ve inançtır. Elbette uluslararası güçler, Türkiyede Türk milliyetçilerinin iktidarını istemez ve engellemeye çalışır. Ancak sen bu engelleri alt edersen, gelir paşa paşa seninle çalışırlar.
Rusyayı, Yunanistanı, Bulgaristanı, Almanyayı, Fransayı İngiltereyi, İtalyayı, İsraili ve ABDyi kendi milliyetçileri yönetir ama iş Türkiyeye gelince Türk Milliyetçileri Türkiyeyi yönetemez denir.
Kanaatime gore, Türk Milliyetçisi gibi gözükenler ve Türk Milliyetçiliğini kendine yakıştıran fikir fukaraları, iktidar olmaktan korkmakta ve kendilerini, iktidar için yeterli görmemektedir. Yada onlar dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ve benzerleri gibi bir milliyetçidir. Bu sebeple Türk Milliyetçilerinin iktidar olması veya olmaması tek başına Türk Milliyetçilerinin siyasi hareketi MHPye ve onun lideri Devlet Bahçeliye bağlanamaz.
Ülkenin içinde bulunduğu ağır koşulların varlığına rağmen, Türk Milliyetçisi gibi gözükenlerin her sahada iktidardan uzak duruşları, yetersizlik ve bunun getirdiği korku dışında başka nelerle açıklanabilir? İlla ki; iktidar için küresel destek gereklimidir? Yoksa bu bir kolaycılık ve zaafiyet göstergesimidir?
Türk dış politikasının sıfır sorun mucidi Ahmet Davutoğlu, eline yüzüne bulaştırdığı işlerden sonra ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi diye hedef saptırmaya ve kendini o makama getirenlere sinyal çakmaya çalışıyor. Ulusçuluk dediği şey milliyetçilik. Türkiyenin en güçlü fikir hareketi olan Türk Milliyetçiliğine ve onun milletleşme projesine ulusçuluk diyerek hesap sormaya kalkıyor.
Davutoğlu ulusçuluk diye tabir ettiği milliyetçilik hakkında Avrupada feodalite ile bölünmüş yapıları bütünleştirdi. Bizde ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi diyerek milliyetçiliğin bir bölünmeyi ifade ettiğini söylüyor.
İktidar olmamak için bahane üretenler, iktidardan korkanlar, iktidar olmamak için kendilerine biçilmiş elbiseyi giyenler, Türk Milliyetçiliğine inanmayıpta Türk Milliyetçisi gibi geçinenler, Davutoğlu sizle hesaplaşmak istiyor, ne cevap vereceksiniz bu sözlere?..
Yine söylüyorum Milliyetçiler Türkiyede iktidar olamaz algısı koca bir yalandır, Türk Milliyetçileri gelecekte tek başına iktidar olacaktır. Türk Milliyetçilerinin iktidar olmak konusunda zerrece bir korkuları ve yetersizlikleri yoktur. Yedi Düvele diz çöktürmüş olanların torunları için, cihanı yönetmek ideali varken memleketi yönetmek sıradan bir iştir. Onun için Ya Allah Bismillah, Allahu Ekber
NOT : Her yazıyı yazarken şehit haberi geliyor. Yine 7 şehit var. İnşallah başta Türk Milliyetçileri olmak üzere Türk Milleti, niçin Türk Milliyetçilerinin iktidarında zorunluluk vardır diye düşünüp tefekkür ederler.