Nedense bir fıkra atlatmak geldi içinden bugün
Neden mi?
Hayal-gücümde bir zafiyet, zihnimde bir hapşuruk, bir öksürük ki sormayın İki çekirdek keyfimin içine tuğla döşemek geçiyor aklımdan, gönül itiraz ediyor.
Ve derken
Haldun Taner hocamızın bir sözü uçuştu beynimin içinde.
Dışarıda hiç içki içmezdi Haldun Taner.
Belki de, aydın taifesinin muhabbet-i sarhoş söylemlerine karşı denenmiş bir savunma mekanizmasından kaynaklanıyordu üstadın bu duruşu
O gün de, etrafına sıralandığımız rakı sofrasında son kadehlerimi bitirmemizi sabırla beklemiş ve tam ayağa kalkarken masanın üzerine bir söz fırlatmıştı:
- Bir hayalin gerçek olması kadar hayal kırıcı bir şey yoktur!..
Evet, yukarıdaki cümle tümüyle ona ait.
Ses tonundaki ciddi, vakur, kararlı ve duygulu tonun bir belirtisi olarak ünlem işaretini ben koydum.
Ünlem işaretinin sonrasındaki üç noktayı da
Hala anımsıyorum, biz gittikten sonra da masanın üzerinde kalmış olan o söz... Olağanın çok üzerinde anlamlar yüklüydü.. Olağanın çok dışında bir kıvılcım oluşturmuştu zihnimde. Yirmialtı yaşındaydım.
Şimdi ise, durup dururken açıklanmaması gereken bir yaştayım.
Ama o söz hala yaşıyor Masa ne oldu acaba?
Ve birden bire, [bugün] aşağıda okuyacağınız fıkra geldi aklıma
Buyurun birlikte okuyalım:
Adamın biri, her mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına gidermiş. Dönüşünde, arkadaşları ona sorarlarmış:
- Ne gördün?
Adam her seferinde aynı yanıtı verirmiş:
- Dünya güzeli denizkızları gördüm, altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı
Aynı adam, bir gece yine tek basına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli denizkızları görmüş Kızlar, altın saçlarını sahiden gümüş taraklarla tarıyorlarmış
Deniz kıyısından döndüğünde, arkadaşları yine sormuşlar:
- Ne gördün?
Adam asık bir yüzle cevap vermiş:
- Hiçbir şey!..
Ve sonra, alnında düşünceli çizgiler, yürüyüp, gitmiş
Ben, kendi inisiyatifimi kullanıyorum.
Ve bu fıkrayı da, o yukarıdaki masanın bir köşesine iliştiriyorum.
Belki o masaya oturan birileri daha olur.
Belki hayal gücümüz bizlere, o masanın nitelikli kalabalığını sunar bir gün?..
Belki
Belki!