Meclisin ilk gününde eller birleşti, yüzler güldü. Gülücüklerin sonucunda alkışlarla birbirlerine iltifatlar yağdırıldı. Bunlar güzel görüntülerdi. Her kesimin özlediği ve istediği özlemlerdi. Yıllardan beri demiyor muyuz, istikrar barıştan, dostluktan ve birlikten doğar diye. Bunu mecliste gördük. Nerelerde ve nasıl istikrar, dostluk ve kardeşliğin olduğunu anladık. Yürekleri atarken, gelip el sıkışmalarını dostluk olarak algılayabiliriz. Bir takım gizli plânlarının bulunduğu zihinlerin uzattığı elleri, dost eli olarak yürekten gerebiliriz. Meclis kürsüsünden edilen yeminlerin yürekten söylendiğini samimiyetle kabul edebiliriz. Hepsi hoş ve hepsi samimi duygularla yapıldığını kabul eder ve baş tacı yapabiliriz. Ama; Görünen köy kılavuz istemiyor. Bu kadar iyi niyetlerin karşısında, Türkiyeye mal olmuş ve dünya milletlerinin, Türkiyenin milli marşı diye bildikleri, İstiklal marşını da içtenlikle söyleselerdi, kıyamet mi kopardı? Kopardı, çünkü orada yüce Türk milletine mal olmuş sözcükler sıralı idi. Onun bayrağına olan saygı ve sevgi vardı. Bu samimi arkadaşlar yüce meclis çatısı altında, Türkiye Cumhuriyetinin vekilleri olarak bulunuyoruz derken, kendileri ile çelişki içerisine düşüyorlar. İstiklâl Marşımızı söylemekten bile utanır oldular ve söylemediler. Öyleyse, bu el vermeleri samimi midir sizce? İnanabilir miyiz yalancı gülücüklerine? Yemin töreninden sonra, mecliste aldıkları alkışların şaşkınlığı ile, dışarıda gazetecilerin sorularına karşı verdikleri cevapta samimi idiler. Bu bir gerçek. PKKya terörist demeyiz. Bunu söylersek ne bir misyonumuz, ne bir rolümüz kalır diyerek. Evet bu konuda çok samimidirler bu pek sayın vekiller. Meclis içerisinde yaptıkları şovda samimi idiler. Çünkü, şovun içeriğinde milletle dalga geçtiler. Çünkü işler daha bitmedi. Yürüdükleri yanlış yolda ilk basamağı tırmandılar. Ülkede uygulanan yanlış seçim politikaları sayesinde, şakır şakır bu ülkenin maliyesinden, 8 belki de 10 bin YTL yi cebe indirecekler. İkinci merhale geride bekliyor. Mecliste bulunan diğer partilerden aldıkları itibar ve güvenle ve İmralıdan aldıkları taktikle şimdi, ikinci basamağa atlamaya hazırlanıyorlar. Meclis başkanlığı teşekkül edecek. Cumhurbaşkanlığı seçimi ama öyle, ama böyle yoluna girecek. Bunların sonucunda memleket meseleleri ortaya yatırılacak. İşte o zaman dananın kuyruğu kopacak. Bence, bu şovcuların ilk işi, bir af yasasını gündeme getirmek olacaktır. Affın konusu da Apoya af. Dışarıdaki yandaşlarının da baskısı ile mecliste rahat durmayacaklar. Hele PKK meclisteki bu uzantılarına devamlı direktifler göndererek, dış itibarın sarsılacağı ve dış baskıların artacağı konuların çekişmesi yaşanacak. İşte, ikinci basamaklara tırmanış böylece başlayacak. Bu yüzden Doğu Anadoludan büyük oy alan AKPye çok iş düşecek. Bakalım, onu da izleyip göreceğiz. Tabi bu arada AKP, kendisine muhalefet yapacak olan MHPnin de, karşı hareketlerini mercek altına alarak, fırsat kollayacağını da düşünürsek, gelecek çok şeylere gebe kalacağa benziyor. Bu gün mecliste bulunan 23 kişilik gurup, PKKya terör örgütü demedikten sonra, İstiklâl Marşımızı samimi bir şekilde okumadıktan sonra, Türkçeyi de ana dili olarak görmedikten sonra, İmralıdaki çocuk katilini unutmadıktan sonra, samimi olduklarına hiç bir kimse inanmaz. İnanmaz. Çünkü, samimi olduklarına kendi halkımız dedikleri, Doğu ve Güney Doğu Anadolu insanımızın %70 bile inanmamıştır. Bu insanlarımızın %30zu da PKKnın baskısı ile inanmış gibi gözükerek bu insanlara oy vermiştir. Şimdi sorarım Türkiye Cumhuriyeti toprakları içerisinde yaşayan her insanımıza. Meclis içinde sıkılan el samimi miydi yoksa, korkularak yapılan bir göz boyamaca mıydı? Bence göz boyamalardan öte bir şey değildi. Samimiydi diyenlere tavsiyem, Atatürkün gençliğe hitabesini bir daha okusunlar.