Öykümüz gerçek hayattan alma ama isimler uydurma ya da lakaptır. Mulla sanırım on nüfuslu ailenin yedi numaralı çocuğudur.
Mulla okudu, öğretmen oldu. Sağlıkçı bir kızla da evlilik yaparak memurluğa başladılar. Okuduğu yıllar boyunca, yoksul ailenin anne-baba, ağabeyler ve ablalar aman oğlumuz okusun diye el kapılarında çalışarak harçlık gönderdiler. Bu hikayenin kahramanı Mulla kendisinden sonra sekizinci oğlan kardeşin de nafakasından yararlanarak okudu. Yani sekizinci oğlan kardeş de okul okuyamadı. Zira, ailenin ikinci bir çocuğu okutacak parası yoktu.
Öyle ki okuduğu ve öğretmenliği yıllarında yolculuklarda bile anne-baba ve ağabeylerinin yoksul durumundan ve giyimlerinden utandığı için onlardan uzakta yolculuk yapıyordu. Ama aile tüm bunlara rağmen Mullaya okumuş ehil bir insan diyerek itibar ediyor ve hürmette kusur etmiyorlardı. Mulla eşi ve bir çocuğu ile özel arabalarıyla tatil için bana geldiler. Hatta başka bir araba ile de çalışma arkadaşı, eşi ve çocuğu ile misafirim oldular. Ve ben bunları tatil beldesinde bir çadır kampına yerleştirdim. Bütün ihtiyaçlarını da temin ettikten sonra döndüm evime geldim.
Ancak bizim Mulla yanında getirdiği çalışma arkadaşı ile geçinemeyerek çadırı bırakıp tatil beldesindeki benim kardeşlerimden birinin evine misafir olarak yerleşti ve tatilini orada yaptı. Zaten dönüşü beraber geldiği arkadaşıyla olamadı. Kendi, eşi ve dört yaşındaki çocuğu ile arabasıyla dönecekti. Öğretmen ve bacanağı olan amcaoğlu o da eşi ve çocuğu yanında olarak arabada beraber gidelim dedi. Onlara hayır cevabını verdi ve onları arabaya almadı. Ben sıkışık gidemem diyerek benim de ısrarıma karşın bıraktı geldi.
Kısaca Mulla öylesine bencilleşmiş öylesine kıskançlaşmış ki kendi eşi ve dört yaşındaki çocukları ile dünyadaki diğer insanları stepnesi olarak görüyordu. Bu olaydan sonra Mullanın benim gözümdeki değeri sıfırlanmıştı. Zaten dönüşü bizim evden sabah erken saatlerinde çıktı. Ve ben de kalkmadım, ilgilenmedim, konuşmadan çıktı gitti. Haa! Bu Mulla aynı zamanda benim bir kardeşimle birlikte köyden de öğrencimdir aynı zamanda.
Aydına tatile gelişleri ise eşinin ve kendinin tayinlerini istemişler oradayken tayinleri de çıkmıştı. Ben o konuda da belediyelerdeki ilişkim nedeniyle sağlıkçı olan eşinin tayininde de ilgilenerek yardımcı olmuştum. Bencil ve diğer insanları stepnesi görmesi beni oldukça yaralamış bunu hissettirmeme rağmen pişkince davranışları ile atlattığını düşünmüş olacak ki ertesi yıl bana, evime gelmeye çalıştı. Neymiş efendim, bana amcaoğullarından bir diğeri para göndermiş de o emaneti verecekmiş. Bu arada köye gittikten sonra orada anne ve babasının bir ineğini sattırıyor, benim tayinim çıktı param bitti diye parasını alıyor kendine bir buz dolabı alıyor. Ayrıca da karısı üç maymunları oynuyor, duymadım, görmedim, bilmiyorum diyerek ona uygunluğunu bize göstermediğini zannediyordu. Hatta bu hanım ben koyunum ağabey, Mulla ne diyorsa onu yapıyorum diyor. Ama bu hanım istemediği bir davranışı eşinin yaptığını göstermediğini zannediyordu.
İşte ertesi yıl bana gelirken bu Mullaya, yani öğrencim Mullaya bu yaptıklarına ve en son da, o fakir anne-babanın ineğini sattırıp buz dolabı aldığını teyit ettirdim. Dedim ki sen benim evime, yakın yöreme gelemezsin. Dedim ve kovaladım. Getirdiğin emanet parayı da öğretmen evi çaycısına bırak git, beni de arama ve gözüme de görünme diyerek def ettim.
Böylece Mullayı kovarak bir bencilin işini bitireyim diye köye geldiğimde de anne ve babasına bunları anlattım. Onlara da nasıl davranması gerektiğini belirttim. Böylece köylüm ve öğrencim Mullayı deşifre ettiğimi düşünerek, bu şekilde olanlara da bir ders verdiğimi bir ayar yaptığımı sanarak rahatlamıştım.
Fakat ne yazık ki aradan iki yıl geçmeden yanı başımdaki onunla birlikte okuyan kardeşlerim, arkadaşlarım ve tüm okumuşların her biri Mulla öğrencimle aynı davranışlarla kendilerini beslemişler ve beslemeye de devam ediyorlar.
Para mal ve itibar hırsızlığı, kapitalist tarzın, meşrulaşmış ayaklarıydı. Elbette burjuva düzeni ekonomide, kültürde ve politikada tüm hırsızlıklarıyla ayağı kalktığı gibi bu düzenin çalıp çırpan insanlarını da övmesi normaldi.
Ama enseyi karartmayın GEZİ BİZE, CANLI, DUYARLI, YÜREKLİ VE ZEKİ BİR GENÇLİĞİN GÜMBÜR GÜMBÜR GELİŞİNİ MÜJDELEDİ.
Kurtuluş pek yakındadır.
Sevgilerimle