Evet, itiraf ediyorum, gün geliyor, lanet olsun, noktasına [maalesef] ben de geliyorum
Lanet olsun kültürüne Çevresine, doğasına, yeşiline!..
Lanet olsun kendi küçücük çıkarlarının arkasında çöp toplayıp, taklalar atan insanının mayasına
Lanet olsun
Peki, yuf da olsun!..
Siz nasıl istiyorsanız, öyle olsun..
Oğuz Atayın, o sevecen gönlünün iğneci dili ile,
Daha beter olsun!..
Bir kat daha mı çıkmak istiyorlar çıkar teknelerinin teras katına?..
Kat kat olsunlar inşallah!..
Evet, öyle derdi Oğuz Atay, böyle dertlenirdi
Hızını alamaz, öfkesini kalıbının içine sığdıramaz ve bendini çiğner aşardı
Ve sonra da çağlaya çağlaya akardı
Daktilosunun tuşlarına hızlı hızlı vuruşundan yayılan tıngırtıyı izleyemez; daha doğrusu bu hıza ve bu öfkenin yüksekliğine erişemezdiniz
O, insanın en kıymetli şeyinin öfkesi olduğunu söylerdi
Çünkü öfkesini kaybetmiş insan, kötülüklere karşı direncini yitirmiştir, derdi
Onun bir büyük derdi de, selimlik adını verdiği erdemdi
Ve onun için, Tutunamayanlar isimli o büyük romanının baş/ kahramanının adı, Selimdi
Selim intihar etmişti
Selim, selimliğini sürdürecek ortamı yitirdiği için, kendi iradesi [ve bilinci] ile bu dünyadan göçüp, gitmişti Bilincini selimlikle doldurduğu için, kendi içinde yarattığı içeriği çevreye yansıtma noktasında yalnız kaldığı için intihar etmişti
Bir yanda üç kuruşluk avanta uğruna sekiz takla atabilen bir zihniyet
Öte yanda, irili ufaklı her şeyi kendi bohçasına tıkıştırmaya çalışan aç gözlü bir illiyet
Evet, her şey illi idi Oğuz Atay abimizin akıl/ gönül/ bilinç dünyasının hazinesi içinde
Yani nedensellik bağı ile birbirine bağlıydı; sıkı sıkıya
Sıkı fıkı ilişkilerin çoğu bu nedensellik bağından kaynaklanıyordu, evet!..
Ama hep birlikte sanıyoruz, toplum içinde sürdürdüğümüz çalışmalarda karşılaştığımız zorlukların çoğunluğu, kuşak olarak, Özalın çocukları ile çalışmak zorunda olmamızdan kaynaklanıyor
Çarlinin melekleri değil; Özalın çocukları
Özalın çocuklarının değerleri ile, Cumhuriyet kuşaklarından bizlere miras kalan değerler arasındaki çelişkidir içinde debelenip durduğumuz çatışmaları yaratan
Çünkü
Özalın memuru işini bilmektedir.
Özalın gençliği köşeyi kolayca dönebilmektedir
Özalın prensleri bu ülkede hala [her partide, her mecliste, her ortamda] hüküm sürmektedir
Özalın zihniyeti, bu ülkeyi kurda kuşa teslim etmeyi ve özelleştirmeyi ve satıp savmayı ve borç/ harçla yaşamayı ve tüketmeyi Dikkat dikkat: Üretmeden tüketmeyi düstur bellemektedir
Şair Babamızın Adnan Menderese yazdığı şiirdeki mısralar gibi;
Milletimin en talihsiz gecesi,
ana rahmine düştüğünüz gecedir [Sayın Özal!]
Ama sizin, Amerikan süt tozu ve koka kolasıyla özene bezene yetiştirdiğiniz o dışa bağımlı gençlik, o çıkarcı kitle, o yarından yanağından gayrı her şeyde hep beraber diyebilme kültüründen uzak yetişen bu kalabalık kuşak, bugün üzerindeki ölü toprağından yavaş yavaş silkinmekte ve Mustafa Kemal Atatürkün Bursa Nutku ile hesaplaşma noktasına gelmektedir
Sabır, metanet, direnç ve emek
Omurgası sağlam, bilinci her gün daha da tırmanan ve kişisel çıkarlarını değil, kamunun menfaatini en öne koyarak yaşamaya çalışan yeni, yepyeni bir kuşak yetişiyor artık
Ancak Yavaş yavaş oluşuyor bu gelişme
İnsan bu sabırsızlık mayasının içine sinmiş Ve ben Evet, itiraf ediyorum, gün geliyor, lanet olsun, noktasına [maalesef] ben de gelebiliyorum
Ama sonra oturup düşünüyorum.
İşe düşünce karışınca da, işte bu okuduğunuz satırları yazıyorum