Laiklik: Kısaca ve basitçe, din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması diye tanımlanır. Osmanlı Devleti İslam dininin şeriat kuralları ile yönetilen bir din devleti idi. Atatürk, Kurtuluş Savaşını kazanıp, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurunca din işlerini, devlet işlerinden ayırdı. Devletin yönetim sisteminin temeline "Laik"liği oturttu. Böylece halk ümmetçilikten kurtulup, yurttaş olma nimetine ve bilincine kavuştu. Türk Milletinin hayatında aydınlık bir pencere açıldı. Laiklik, Türkiyenin aydınlığa açılan "Akıl" penceresidir.
Toplumsal gelişmenin çağın gereklerine uyum düğümünü ancak akıl çözebilir.
Türk Devrimlerine kadar Osmanlı Devletinin Türk toplumunun akıl penceresi kapalıydı ve düşüncesi karanlıktı. Millet adeta havasız yaşamaya çalışıyordu. Laiklik ilkesi sayesinde karanlık yırtıldı. Aydınlık penceresi sonuna kadar açıldı. Atatürk, devlet yönetiminde dinin yerine aklı koydu. Laiklik ilkesi toplumun aydınlığa penceresini açarken, tanrısal düşüncenin ana kaynağı, evrenin, tanrının, dünyanın ve insanın yaşam hakkına laiklik ilkesinin akıl ışığı düştü. Aklın ışığı, toplumun karanlık ve doğmatik düşünce yapısını bir güneş gibi ısıttı...
Laik Cumhuriyetin kaynağı inançta özgürlüktür. Böylece laiklik, devletin temeline aklı koymaktır. Devletin kaynağı da "HALK" tır.
Halk, sorunlarını aklın düşünce alanında tartışıp, barış ve hoşgörü duygularıyla yaşadıkları coğrafyada, birbirlerine tahammül göstererek hayatı güzelleştirme erdemlerine ulaşmalıdır.
Tanrıya inanmak, İslama bağlanmak, dinin kurallarını yerine getirmek imanın gereğidir. Bu gerekliliğin ölçüsü akıldır. Akıl, doğruyu-yanlıştan, güzeli-çirkinden ayırma bilinç ve gücüdür. Toplum, kendi gücü, kendi emeği, kendi savaşımı ile kazandığı özgürIük ve bağımsızlık yaşam hakkını, doğmatik düşüncelerle ve kişisel çıkarlarla, bu değerleri kaybederse geriye, Ortaçağ Karanlığına dönmüş olur... Laiklik ilkesinin, akılcı aydınlık düşüncesini kapamak demektir. Bu hali tanımlarsak "GERİCİLİKTİR"...
Devrimcilik, toplumun hayatında hızını kaybeder, etkisi azaltılır ve silinmeye başlarsa, yerini gericilik alır.
Bugünlerde ülkede bir "türban" sorunu yaratılmaktadır. Türk Halkının, Anadolu kadınının zaten başı örtülüdür. Türban örtüsü kadının müslüman olduğunun hir simgesi olursa, türban kullanmayan kad ın müslüman dışı mı olur? Bu hal, toplumun bütünlüğünü ve birliğini parçalamak olur ki, bu hal dış güçlerin yarattığı böl, parçala ve yönet politikasıdır.
Laiklik ilkesi, özgürce her insanın inancını istediği gibi yaşama hakkının güvencesi ve sigortasıdır ...
Aziz milletimin Türk Kadınları, analarım-bacılarım, bu oyunları boşa çıkarın. Avrupa daha kadınına seçme ve seçilme hakkını vermeden, Atatürk, Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkını tanımıştı. Bu nimetin değerini ve önemini biliniz ve sahip çıkınız...
Duygu ve düşüncelerimi paylaşan yurttaşlarımı saygılarımla esenlerim.