İmam Hatip Liseleri yine gündeme geldi. Acaba, ülkemizde İmam Hatip Liseleri neden kuruldu? Ülkemizin imam ihtiyacını karşılamak amacı ile kurulmuştu. Cumhuriyet kurulduğu yıllarda az sayıda İmam Hatip Lisesi vardı. Daha sonra ihtiyaç olmadığı gerekçesiyle kaldırıldı. Doğru bir karardı. Çünkü, ülkemizin kalkınması için nitelikli insan gücüne şiddetle ihtiyacımız vardı. Bir başka deyişle biz; doktor, mühendis, hakim, savcı, öğretmen, ebe, hemşire, demirci, kaynakçı, dokumacı, çiftçi vb. meslek mensuplarını acilen yetiştirmeliydik.
Ülkemiz, Atatürk döneminde, hatta 1946 yılına kadar doğru yoldaydı.1946da çok partili hayata geçince, kolay yoldan oy toplayabilmek (oy avcılığı) için ilk tavizler verildi. Ülkemizin kalkınma meşaleleri olan Köy Enstitülerine ilk darbe vuruldu. Din dersleri milli eğitim programına girdi. İmam Hatip Liseleri hızla açıldı. Kısaca söylersek, Köy Enstitüleri kapatılırken, İmam Hatip Liseleri açılıyordu. Oysa, köylerimizde okul yoktu. Öğretmen, doktor, ebe, hemşire açığımız had safhadaydı. Peki, neden İmam Hatip Liselerinin açılmasında bu kadar ısrar edildi? Bunun nedeni gayet açık. Din üzerinden siyaset yapmak, halkı kandırarak kolay yoldan oy toplamak. Türkiyede aşiret düzeni de, bu amaçlarla tasfiye edilmemiştir. Tasfiye etmek kolay mıydı? Tabii ki, kolay değildi. Bu amaçla hiçbir çaba göstermedikleri gibi, feodal yapıyı kırmak için kurulan Köy Enstitülerini de, kapattılar. Ben hâlâ, iki şeye şaşarım., İsmet Paşa Hükümeti, iki defa çiftçiyi topraklandırma kanunu çıkardığı halde, uygulamadı. Daha önemlisi, Köy Enstitüleri'dir. Köy Enstitüleri'nin açılmasına izin veren ve destekleyen İsmet Paşa, neden kapatılmasına göz yumdu, Ben öldükten sonra, arkamda iki önemli şey bırakacağım, birisi Köy Enstitüleridir dediği halde? Neden? Doğu ve Güneydoğudaki aşiret beyleri (sosyolojik otorite), feodal yapının tasfiye edilmesini istemiyorlardı. Aksi halde, oy vermezlerdi. 1950 yılından sonra gelen siyasi iktidarlar da, aynı politikayı sürdür- düler, bugün de sürdürüyorlar. İşte, her ile, he ilçeye bir İmam Hatip Lisesinin açılması da, bu nedenlerledir. Oysa, halkımızın böyle bir talebi yoktu.
Köy Enstitülerini kapatmasaydık, köylüyü topraklandırıp, tarımı modernize etseydik, hayvancılığı ıslah ederek geliştirseydik; ne Doğu ve Güneydoğudaki feodal yapı kalırdı; ne terör, ne irtica, sorunumuz olurdu. Ne de, bugün İmamHatip katsayısını tartışırdık. Ortalama okumuşluk süremiz on yıl; nüfus artış hızımız, işsizlik oranımız ve kişi başına düşen milli gelirimiz Avrupa sınırlarında olurdu. Demokrasimiz daha da gelişirdi.
Pekiiii, İmam Hatip Liselerine kimlerin çocukları gidiyor? Tabii ki, alt gelir gruplarındaki ailelerin çocukları. Çocuklarınızı İmam Hatip Liselerine verin, diye çığırtkanlık yapanlar, kendi çocuklarını neden İmam Hatip Liselerine vermiyorlar? Bunlar; çocuklarını Türkiyenin en seçkin okullarında, hatta yurt dışında Amerikada, Avrupada okutuyorlar, ülkemizin yönetiminde söz sahibi olsunlar diye
Siz, çocuklarınızı Kuran kursuna gönderirken; onlar çocuklarını piyano, bale derslerine gönderiyorlar.
Tabii ki, çocuklarınız İmam Hatip Liselerine de gidebilir. Ama, bu sayı ülkemizdeki cami sayısıyla paralellik göstermeli. Ülkemizde yaklaşık 70.000 cami var. Buna karşılık, İmam Hatip Liselerindeki toplam öğrenci sayısı 500.000e kadar çıkmıştı.( 1995 öğretim yılı) İmam Hatip Lisesini bitiren gençlerimizin ellerinden neler gelir? Bence pek bir şey gelmiyor. Motordan, elektrikten, muhasebeden, tornadan, tesfiyeden anlamıyorlar; anahtar bile tutamıyorlar. Çocuk gelişimini, turizmi, ticareti, pazarlamayı bilmiyorlar. Hele, kız öğrencilerimizin orada okumalarına hiç anlam veremiyorum. Oysa, bu gençlerimizin aileleri dar gelirli. Okul bitiminde çocuklarının bir iş sahibi olmalarını, para kazanmalarını, hayata atılmalarını istiyorlar. Sonuç olarak, bu gençlerimiz mağdur oluyorlar. Çünkü, bu gençlerimizin çok azı imam olarak görev alabiliyorlar.
Bu gençlerimizin, dinini öğrenmek amacıyla İmam Hatip Liselerine gittikleri iddiası da, bana akılcı gelmiyor. Biz Türkler, dokuzuncu yüzyıldan bu yana İslâm dininin mensuplarıyız. Dinimizi okullarda öğrenmedik. Biz dinimizi ailelerimizden, yaşayarak öğrendik. Ramazanda oruç tuttuk, namaz kıldık. Cuma günleri topluca camiye gittik. Ama, bunlarla yetinmeyip, dini hakkında, daha derinlemesine bilgi sahibi olmak isteyenler, bu alanda yazılmış kaynaklara başvurabilirler. Günümüzde bu olanaklar son derece geniş.
Bir iddia da, bu ailelerin çocuklarını, üniversiteye girsinler diye İmam Hatip liselerine gönderdikleri. Bu da, doğru değil. Diğer okullardaki öğrenciler; matematik, fizik, kimya öğrenirken, İmamHatip öğrencileri Arapça öğrenmeye çalışıyorlar. Yükleri diğer öğrencilere göre daha fazla. Lehlerine bir katsayı düzenlemesi yapılsa bile, İmam Hatipli bir öğrencinin bu sınav yarışında başarılı olmasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum. ÖSS sonuçları da bunu doğruluyor. Türkiyede en büyük adaletsizlik eğitim alanındadır. Bir gencimizin İmam Hatip lisesine gitmekle iki kez adaletsizliğe uğradığına inanıyorum.
Osmanlıda da, durum farklı değildi. Devletli kesimin çocukları yabancı özel okullarda, orta tabakanın çocukları medreselerde okurlardı. Alt tabakanın çocuklarının okuması ise, istenilen bir şey değildi. Ey Halkım! Sizden bir ricam var. Lütfen, İmam Hatip Lisesi çığırtkanlığı yapanların çocukları nerede, ne okuyorlar; hangi meslekleri icra ediyorlar; bir araştırın. Ondan sonra bir daha düşünün.
Özetle söyleyecek olursak; yıllar evvel kuyuya bir taş attılar, hâlâ çıkarmaya çalışıyoruz. Bu taşı çıkarmak siz halkımızın elinde. Düşünün, bulacaksınız.