KÜLTÜR, BÜTÜN BİLDİKLERİMİZİ UNUTTUĞUMUZDA GERİDE KALAN ŞEYDİR...

FARUK HAKSAL

Önce dürüst olacaksınız, sonra terbiyeli ve en sonra siyaset, sonra hizmet, sonra ikbal…

Bu sırayı şaşırdınız mı, haliniz yamandır.

Ne yapsanız kendinizi saklayamazsınız, kişiliğinizi cilalayamazsınız.

“Saygı”nın okulu yok, üniversitesi yok, sertifikası ve lisansı yok…

Saygı, birçok insani değerin en tepesinde yer alan derinlemesine bir kavramdır.

Bozuk düzenin içindeki çarka tutunarak bir yerlere gelebilirsiniz, ama saygı kavramını içinize sindirip, hazmetmemişseniz, asla ve katiyen adam olamazsınız.

Ünlü öyküdür hemen hemen herkes bilir. Ama söz bu noktaya kadar gelmişken, anımsatmadan geçmek pek doğru olmaz.

Hikâye bu ya… Adamcağızın birinin haylaz bir oğlu varmış. Delikanlı kişilik olarak her türlü olumsuzlukla donatılmış bir yapıya sahipmiş. Ve oğlunun yeni bir olumsuz davranışı karşısında öfkelenen baba ona, “sen adam olmazsın,” diye çıkışmış.

Oğlan evi terk etmiş, diyar diyar dolaşmış. Develer tellal, pireler berber olmuş ve bizim haylaz delikanlı yaşadığı toplumun bozuk düzeninin çarkları arısından fırlayarak memlekete kral olmuş…

Ülkenin yeni kralı olarak tahtına kurulduğunda ise ilk işi adamlarını gönderip babasını huzura çağırtmak olmuş.

Babayı apar topar alıp kral olan oğlunun huzuruna çıkartmışlar.

Kral sormuş:

- Gördün mü bak baba?.. Sen bana adam olamazsın dedin, ama ben ülkenin kralı oldum…

Babanın sözleri bu tür “kral”lara büyük bir ders niteliğindedir:

- Ben sana kral olamazsın demedim a oğul… Adam olamazsın dedim, adam!..

Ve yürüyüp gitmiş adam…

Evet, bu nitelikteki kralların durumu trajiktir, vahimdir, acıklıdır…

Kral’ın tahtında oturmaktadır ama, adamlık katına çıkamamıştır.

Belki kralın soytarıları vardır; ama onu onaylayan bir adam gibi adam bir baba yoktur.

Bizim Ziya Paşamız da aynı olaya bir başka pencereden yaklaşmakta ve,

- Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır, buyurmuşlardır…

Ziya Paşa’nın bu sözü çok ünlüdür, hepimiz biliriz.

Ama bize göre bu sözde ciddi bir eksiklik vardır.

Çünkü gerçek anlamda “tahsil” bir çok bilgiyi hatmetmek demek değildir.

Tahsil bizi aydınlanmaya götüren bir köprü oluşturuyorsa tahsildir. Tam tersine, geride dört ayaklı yaratıklar biriktiriyorsa bu eğitime gerçek anlamda bir tahsil demek mümkün değildir.

Bir takım klişe bilgileri belleğinize depo ettiğinizde belki o bilgileri sizin beyninize aktaran kurumdan bir sertifika alıp duvarınıza asabilirsiniz ama sadece bu bilgileri istif ederek aydın, kültürlü, dürüst ve saygılı bir insan haline gelemezsiniz.

Anlatmaya çalıştığımız düşüncenin özü aşağıdaki özlü sözde çarpıcı bir biçimde ifade edilmiştir:

- Kültür, bütün bildiklerinizi unuttuğunuzda geride kalan şeydir!..

Ama gelin görün ki, bu özlü sözün içeriğindeki cevheri gerçekten anlayabilmek için de o kültür denen şeye ihtiyacımız vardır.

Dolayısıyla bu içeriğe yukarıdaki öykümüzde yer alan kralın ulaşması pek olası değildir.