Dünyanın her yerinde kriz büyükleri, özelliklede üreticileri vuruyor. Adam, hesap ve kitabını yaparak fabrikasını kurmuş. Harıl harıl çalışıp mal üretirken, hiç hesapta olmayan bir rüzgar gelip deviriyor. Sadece küresel kriz mi? Ne gezer Bir de kasıtlı krizler vardır.
Kasıtlı kriz olur mu? demeyin. Bal gibi olur. Örneğin pamuk üreten, tekstil fabrikaları bol olan bir ülke, kalkar da dışarıda pamuk daha ucuz diye pamuk alırsa, konfeksiyon ürünlerini hiç gerek yokken birkaç kişiye çıkar sağlamak için pamuk ve tekstil ürünleri ithal ederse, vay o ülkenin haline!... Ovalarında pamuk artık ekilemez, kentlerinde fabrikalar çalışamaz hale gelir. şte kasıtlı krizin biri budur. Kendi ürettiğin malı kullanma, yabancı malı tüket, sonrada kalk kriz var beni işten çıkardılar. diye sızlan.
Türkiyeye son beş yılda uzak doğu ülkelerinden özelliklede Çinden çok miktarda mal ithal edildi. Bu malların çoğu basit, güzelliği geçmiş, fonksiyonelliğini kaybetmiş ürünlerdi. Mesela çocuk oyuncakları, kırtasiye ürünleri, okul ve büro malzemeleri, konfeksiyon ürünleri, deniz av malzemeleri, ayakkabı ürünleri, elektronik malzemeler, pil gibi birçok ucuz ve kalitesiz ürünlerle piyasalar doldu. Kalite bakımından düşük oldukları için fiyatları da çok ucuzdu. Öyle ki faber-castel bir kalemin fiyatına bir düzine Çin malı kalem alabiliyorsunuz. Yine bir kutu Çin pastelini 1 YTL ye almanız mümkün. Mümkün olmasına mümkünde ne bir düzine Çin malı kalem ne de Çin malı boya işe yaramıyor. Bunları ve benzerlerini ithal edenler ülkede tüketilmelerini de çok güzel organize ettiler. Adına Bir milyoncular veya Ne alırsan bir milyon dediler. Halkımız bu ucuz tüketim mallarının cazibesine, ucuzluğuna kapılarak hem kaliteyi hem de YERL MALI YURDUN MALI, HERKES ONU KULLANMALI! felsefesini unuttular. Ülkemiz 20 yıldır bu girdaptan kurtulamadı. Paramız yabancı ülkelere akıp giderken, yerli sanayimizde bu dallarda üretim yapamayarak çöktü. Ülkede ekonomik kriz başladı.
Bu kriz önce büyük işletmeleri vurdu. Ürettiği malı satamayan fabrikalar, üretimi ya tamamen ya da kısmen durdurdular. Çalışmayan, boş yatan fabrikalarda işçilerini çıkardılar. Başka yapacakları bir şeyde yoktu. Bir çok dalda üretim durmasına, bir çok insanımız işinden olmasına rağmen, hükümetin başbakanı Hamdolsun; ekonomik kriz teğet geçti diyebiliyor.
Elbette diyecek.Türkiyeye gemiler dolusu bunca ürün girerken hiç şunu düşündün mü bu kadar mal neyle geliyor, ülkem bunların karşılığında neler veriyor, ülkemde bu malları üreten yerli sermaye nasıl zarar görüyor?
Onlar her ne kadar: biz her şeyi düşündük ve planladık ama A.B.D.de çıkan kriz bizi de vurdu. diyecekler. Bu savunmaları da kendi politikalarına uygundur. Rahmetli Özal ile başlayan uzak doğu tüketim mallarının akarcasına girmesi, birçok dalda yerli sanayi ve üretimi öldürdü. Oyuncak, kırtasiye, büro malzemeleri, takım ve tamir ürünleri, elektronik malzeme üreten birçok sektör öldü. Türkiye plastik dosya ve plastik oyuncak ithaline yılda kaç lira ödüyor? Bilen var mı acaba?
Bunlar temel tüketim mallarıdır. Klasörler, plastik dosyalar, sunum dosyaları, cepli dosyalar, föy dosyaları okullarımızın kağıt, kalem ve silgiden sonra en çok tükettiği ürünlerdir. Bu ürünlerin kaçı Türkiyede yerli kaynaklarlarca üretiliyorlar? Bunu Hamdolsun kafasıyla çözemeyiz. Ne yazık ki, ülkemizin Ulusal Ekonomiyi destekleme, algılama gücü yok. Biz yerli ürünleri kullanmadıkça, onlar varken yabancıların malını kullandıkça Tanrı bize yardım etmez, başbakanın Hamdolsun demesi de problemleri çözmez. Biz kendi ulusal ekonomimizi mutlaka kurup, güçlendirirken, hem koruyup ve hem de yücelteceğiz. Ama sanayicilerde bunu bir fırsat bilerek aşırı derecede pahalı hale getirmeyeceklerdir Karda, zararda karşılıklıdır. Kriz her zaman büyükleri vurur.