Pazar günü denize dönen Söke Ovasının durumunu yerinde görmek için yollara düştük. İlk durağımız Bağarası oldu. Buradaki kahvede sellerden zarar gören köyleri ziyaret edecek ilgileri beklemeye başladık. Kısa sürede beklediğimiz ilgililer bir bir gelmeye başladı. Son olarak AK Parti Aydın Milletvekili Mehmet Erdem de kafileye katılınca yollara düştük. Akçakaya köyüne geldiğimizde gözlerime inanamadım. Sanki Akçakaya tarih öncesi günlerini yaşıyordu. Sel suları orasını sayfiye şehri haline getirmişti. Köylüler tarım faaliyetlerini bırakmış, balıkçılığa dönmüşlerdi. Ve yüzleri de asık değildi. Yaşadıkları olayı kaderin bir cilvesi olarak kabul ediyorlardı. Her yıl olmasa bile çok yıllar bu sıkıntıları yaşayarak bugüne gelmişlerdi. Devlet, olayı doğanın bir azizliği olarak kabul ettiğinden sorunun kesin çözümüne yıllarca el atmamış, barajler inşa ederek sorunun çözüleceğine inanmıştır. Ama gerçek bu değildi. Üstelik doğa hataları hiç affetmez. Onunla mücadele etmesini bilmiyorsan, benzeri sıkıntıları yaşamaktan kendini kurtaramazsın.
Çünkü Söke Ovası, yedi bin yıl önce Ege Denizinin Aydına kadar uzanan bir limanıydı. Zaman içinde Büyük Menderesin getirdiği alüvyonlar deniz tabanını yaklaşık 50-75 metre arasında doldurunca ortaya büyük bir ova çıktı. Ama bu ovanın denizden yüksekliği yer yer 10-15 metreye, bazı bölgelerde ise neredeyse 0 notkasına kadar düşüyordu. Bu özellikteki bir ova, bağrında biriken sel sularını denize nasıl tahliye eder? edemediği için Söke Ovası, çok zaman sel sularının toplandığı yer olmaktadır.
Pazar günü olayı bizzat yerinde görmek için yollara düştüm. İlk ziyaretimiz Akçakaya Köyü olmuştu. Sel suları asfalta kadar dayanmıştı. Aydın Milletvekili Mehmet Erdem köyün durumunu telefonla DSİ Bölge Müdürüne iletti. Karşılıklı bilgi teatisi sonrasında Kovan burnundan başlayarak, 80 kmlik bir kanal açılma fikri ortaya atıldı. Mehmet Erdem projenin hayata geçmesi için, Ankarada girişimde bulunacağını da söyledi. Sorun sözde kalmazsa, Söke Ovasında taşkınları önlemek için 60-80 metre genişliğinde yeni bir kanal açılacak.
Köy ziyaretlerine SÖKEV ve Esnaf Kefalet Kooperatifi Üyesi Hüseyin Koşarın aracılığı ile yaptım. Aynı araçta İlçe Kaymakamı Mehmet Demirezerde bulunuyordu. Demirezer bir mülkiye amiri olarak, ovanın durumunu bizzat yerinde inceleme fırsatını elde etmişti.
Akçakayadan sonra ikinci mola yerimiz Karacahayıt Köyü oldu. Sel sularının köy önlerine kadar ulaştığına tanık oldum. Bu manzaralar yaz günlerinde rastlansa bölge sayfiye şehri haline gelir. Ne yazık ki doğa, azizliğini hep kış günlerinde gösteriyor. Yağmurlar erken kesilirse toprak ana, çeşit çeşit ürünleri ile toprağı süsleyecek.
Karacahayıt eskiden Sökenin en büyük köylerinden biriydi. Muhtara köyün nüfusunu sordum. Bin... dedi. Yaklaşık 20 yıl içinde neredeyse nüfusun yarısı yok olmuş. İnsanlar daha iyi yaşamak için kentlere göçmüşler. Hepsinin kente göçme hikayesi vardı.
Köyünü terk etmede haklı mıydılar?
Hem haklı, hem haklı değil...
Herkes yaşadığı yer terk ederse köylerde kim yaşar?
Kırsal kesimsiz bir toplum modeli henüz dünyada yok.
İşin gerçeği bu da, artık köylerimiz üretmeyi bırakmış, yumurtayı, sebzeyi, meyveyi, yoğurdu, tereyağını kentten alır duruma gelmiş. Zaten üretmeyi bıraktığı için kırsal kesimle ilişkisi giderek azalıyor. Sonunda daha iyi yaşam koşullarını kentte buluyor.
Karacahayıt diğer köylere oranla biraz hayvan varlığı var. Tabii eski yıllardaki gibi değil.
Yine yollara düştük. Bu seferki uğrak yerimiz Avşar Köyü. Köylüler, bu köyde bizlere ayran değil, çay ikram ettiler. Çünkü orada ayran yok. Bir tabak yağlı zeytin ve taze ekmek de önümüze kondu. Çok kaliteli zeytinlerdi. Herkesin tadı damağında kaldı. Ekmeği zeytinyağının içine bana bana yediler. Mehmet Erdemin belli ki karnı çok acıkmıştı. Zeytin yemekten ve ekmeği yağa banmaktan kendini alamadı.
Avşar Köyünde de hayvan varlığı çok azalmış. Neden sorusuna doyurucu cevaplar veremyiorlar. Bu köyünde nüfusu durmadan azalıyor. Yıllar önce köy senedi ile satın aldıkları arazilerinin tapularını hala alamadıkları için, sıkıntılı günler yaşıyorlar. Yıllar yılı sorun bir türlü çözülemedi. Açtıkları mahkemede davalı sayısı şimdilik 500ü geçiyor. Dava yıllar yılı devam edeceğe benziyor. Bu sorun her halde mahkeme-i kübrada çözülecek.