KÖLE KÜLTÜRÜNDEN NASIL KURTULURUZ (2)

ŞEREF PINARBAŞI

 

   

Her kültür edinildiği yoldan geri çıkacaktır. Köle ahlakında en büyük açmazlardan biri de sorgulama ve eleştirme hakkının tanınamayışıdır. Hatta bu hakkın sadece aristokrat yani efendi kesime ait olduğu düşüncesi bütün kölelerce de kabul edilmiştir.

Buradan giderek oluşan anlayış, özellikle tek tanrılı dinlere geçiş dönemi de M.Ö 1700’lü yıllardan        başlayarak, günümüzde de kapitalist sistemin emrine girmiştir. Egemenlerin zorbalığını meşrulaştırmış, sistemin istemini tanrısal istek haline dönüştürmüştür.

Köle kültürü çok tanrılı dinler döneminden sonra başlamıştır. Örneğin klan ailesinde köle yoktur. Aile içerisinde iş bölümü herkesin yeteneği doğrultusun da üretime katkısı ile belirlenmektedir. Zaten bugünkü  tanıdığımız insanlık; üretim biçimlerine bağlı olarak dört dönem yaşamıştır.

Bunlar ;

1-Klan toplumu: Bu toplum tipinde üretime herkesin katkısı gücü oranın dadır. Herkes gücü oranında üretir.ihtiyacı oranında tüketir.

2-Feodal toplum: Özel mülkiyetin bir sınıfa mal edildiği sonrasında, güçlünün zorbalaşarak diğerlerini hakimiyetine alarak zorla işlerinde kullandığı dönemdir. Aristokrat-ağa-bey sınıfının oluşarak egemenliğini sürdürdüğü sınıftır. İşte egemen sınıftan,  Musa’nın kendi aşiretini kaçırarak, kendi halkının hakimiyet kurması, ancak  yeni bir dinin tek tanrısının buyruğunu ileterek karşı çıkmalarını istemesi ile mümkün olmuştur. Böylece zorbalığın tanrının isteğine dönüştürülmesi de gerçekleşmiştir. 

3-Kapitalizm dönemi: Feodal dönemde başlayan ticaret ve işlerin bireyselleşmesi, sermaye sınıfının doğmasıyla, parayla iş yaptırma dönemi başlamıştır. Bu sınıf aynı zamanda aristokrasinin ortadan kalkmasını, köylülerin de tekelci burjuvazi güdümünde, işçiye dönüşmesini istemektedir.

Bu amacına ulaşan burjuvazi fabrikasında bireysel maharetli ve başkaldırısız işçi istemektedir. Bu nedenle de gücü elinde tutmak istemektedir. Bu manada kullandığı tek tanrılı dinlerle uyutma yetmez olmuştur.

Böyle bir anlamda kendi ideolojisinin üst yapısını  milliyetçiliği ortaya atarak hakimiyetini sürdürme de araç olarak kullanmış, kullanmaktadır.

4-Sosyalist toplum dönemi

Burjuva toplumunun egemenleri onları bireyleştirip yalnızlaştırarak sömürüsünü yaparken, insanlar sömürüldüğünün farkına da varmaya başlamışlardır.

Öncelikle bu sömürü çarkına  kattığı millet kavramı ile diğer milletlerin sömürüsünü kırmaya çalışırken emperyalizm şeklide sömürü güçleri tekelleşmişlerdir. Onu kırmak içinde sosyalist sistem kavramı doğmuştur. Doğaldır ki kapitalist tarz birey olmasını istediği işçisinden, aynı zamanda boyun eğmeyi de bilmesini istemektedir. Yani ‘modern köle’ şeklinde köleliğin devamını sağlamıştı. İşte buna başkaldıran emek gücü, “herkes yeteneği oranda çalışıp üretime katkı verecek, ihtiyacı oranında da harcama yapacak’’ sloganını atarak kapitalist sistemin alaşağı edilmesinin istemiştir.

Ancak böylece binlerce yıldır insan dokusuna dokunan sistemin yanlışları sökülüp atılacak kar,miras faiz anlayışı da sosyalist sistemle gündemden düşmüş olacaktır.

Böylece; Sosyalist sistemin insanı, tüm insanlığın kardeş olduğunu; ekonomik tarzın insandaki toplumsal karakter yapısıyla birlikte düşün ve ülkülerininin değişime uğrayarak anlamış olacağıdır.

Yeni bir insan yeni bir toplum insanların tümünün aç ve açıkta kalmamasını isteyen insan olup, köle ahlakının terk etmiş olacaktır.