(Dünden Devam)
Bunların içinde boyutları diğerlerinden çok daha büyük ve kalın olan 2 kitap benim ilgimi çekiyordu. Bu kitapların adı Mülteka idi. İki kalın ve oldukça büyük kitaplardı. Onlardan sonra ilgimi çeken iki cilt olan Tibyan Tefsirleri vardı. Büyük annem Osmanlıcayı okuyor ve anlıyordu. Bana:
-Oğlum, sana eski yazıyı okutup öğreteyim de bu dedenin kitapları sandıklarda tutsak kalmasın, derdi. Gerçekten de öğretti. Ben, ilkokula gitmeden önce Kuran okumayı öğrenmiştim. Benim çocuksu dünyamı motive eden bu Mülteka ve Tibyan Tefsirlerini hep araştırdım. Erzincanda lise de okurken yeni yazı ile sadeleştirilmiş Tibyan Tefsirlerini 4 cilt olarak buldum ve aldım. Mükemmel bir eser olup, hâlâ okuyorum. Mültekanın ise bir çok şerhlerini okudum. Okuduklarımın çoğu hukuka ait içtihatlar türünden konulardı. İlgi alanım olmadığı için bu kitapları fazla arayıp inceleme yoluna gitmedim. Kavas Dedeyi araştırırken, bu mülteka yine karşıma çıktı.
1- Mülteka Arapça sıfattır. Likadan gelir. Türkçede kavuşma, buluşma, birleşme yeri, kavşak noktası anlamlarına gelir. Lika-Ullah ise kıyamet günü anlamına gelir. Kitabın konu ve içeriği bu anlamlarla bağlantılı olabilir.
Atatürk İstanbul için: İki cihanın mültekası güzel İstanbul. diyor. Yani doğuyla batının kavuşma noktası. Bu kelimeden birçok anlam çıkar. Allaha kavuşma noktası en akla gelen oluyor. Her ne ise bu yapıtın konusunu, içeriğini kapsamını ve hangi kütüphanede olduğunu araştırıp öğreneceğiz.
2- Kafiye Şerhleri: Bu sözcükte Arapçadır. Nazımda dize sonlarında bulunan harflerin sesçe birbirlerine benzemesi, uyması. Buna uyakta deniyor. Şerh, sözcüğü de Arapça olup açma, yarma, açıklama anlamlarında kullanılır. Buradaki anlamı kafiyelerin açıklamaları olabilir. Bu iki kitabın başlıklarında Kavas Dedenin bir okutman olduğu, öğretici bir bilgin görüntüsü çıkıyor. Adalı Hamza Beyin oğlu Mustafanın da onun öğrencisi olması bütün bu varsayımları destekliyor. Adalı Mustafa bugün Kuşadasının velisi, Kavasoğlu İbrahim Efendi ise Sökenin velisidir. Bu iki büyük zat, dün olduğu gibi bugün de halkımızı irşada devam etmektedirler. Bu Adalı Mustafa konusuna, ileride yer verip Birgivi ile olan ilgisini de araştıracağım.
Şimdi ikinci soruya gelelim. Bir okuyucumda şunları yazmış:
- Hocam Kavas Dedeyi severek okudum. Manevi bir haz aldım. Ben şiirleri de seviyorum. Bu manevi duygularımızı dile getiren, içimizi ısıtan, yorgun ruhumuzu coşturup güçlendiren mısralarla destekleyemez misiniz? Birinci bölümde olduğu gibi.
Bu okuyucumun dileği beni de duygulandırdı. Bazı şiirler var ki insanın ruhunu kanatlandırıp kartallar gibi yüksekte uçurur:
Gökte sancaklanmıştı Cumhuriyet Güneşi
Yurdun dört bucağına,sevinç saçılmış..!
Vatanda bayrak-bayrak istiklal ve hürriyet
Dillerde dua olmuş Yaşasın Cumhuriyet..!
Hür olmanın zevkiyle göğsümüz kabararak,
Türk olmanın şeref ve zevkiyle haykırarak:
Zaferin kutlu olsun Mustafa Kemal Paşa,
Kahraman ve muzaffer ordunla bin yaşa..!
Bu şiir sevilmez mi? İnsan vatanını ve ulusunu düşman çizmeleri altında ezenlerden, süngüsüyle delik deşik edenlerden kurtaranları sevmez mi? Böyle bir şiir bir toplumun milli ve manevi duygularını coşturup kabartmaz mı?
Yıl 1994, ay Aralık 18-19, yer Ankara. Adı Korkut Efe. Eminsulu bir Türk Subayı. Oturmuş Ömrünün Hikayesi (Nereye Kocazeybek?) adı altında tam 440 beyitlik oldukça uzun bir şiir yazmış. 1960 devrimi sonunda emekli edilen subaylardan olduğuna göre cumhuriyetin birinci kuşağından. Bu şair ağabeyimiz Kuşadasından. Bu uzun şiirle hayatını, arkadaşlarını, dostlarını ve doğup büyüdüğü Kuşadasını anlatmış. Şiirde Adalı Mustafayı ve onun mezarını da yad etmeyi unutmamış. Şimdi o bölümü sizlerin okumasına olduğu gibi sunarak, soruyu da bu şiirle noktalamak istiyorum:
ADALIZADENİN
MEZARINDA
Türkemenle Camikebir, yahud da Kaleiçi,
Diğeri de yol üstü Testici Mahallesi
Oradan uzanalım Adalızadeye dek,
Vecibedir, Orayı da ziyaret eylemek;
Ol Manevi Huzura ihtiramla girelim,
Es-Selamünaleyküm deyip selam verelim.
Cümle Ehl-i Aile,Hısım-Akrabamıza
Bir Fatiha-i Şerifi ihya eyleyelim
Onlara Rahmet,bize şefaat dileyelim
Çünkü onlar bizlerden bir tek Fatiha bekler,
Yarın, onlar bizlere şefaat edecekler
Kamil İman sahibi ve Hak Yolunda isek,
Kamil iman sahibi ve hak yolunda isek
Bu ziyaretten murad ancak bir mevizedir,
Bugün onlara ise, yarın elbet bizedir.
Bunu fehmeyleyelim buradan ibret alarak
Zira, burası fani alemdeki son durak,
Dönmüyor bu duraktan giden bir daha geri
Gören olmadı çünkü dönmüş değil hiçbiri
Ta Hazreti Ademden bu hep böyle sürüyor,
Kişi, iyi yada kötü ameliyle gidiyor
Bir de birkaç arşın bez O da eğer kısmetse,
İster yoksul olsun,ya tüm cihana hükmetse..!
Sevenler, sevilenler, usul, iyal-ü evlad,
Dünyalık ne varsa mal-mülk, servet, saltanat
Hepsi burada kalıyor, gerisi fesanedir
Çünkü bu fani dünya bir misafirhanedir
Ne mutlu, buna ibret gözüyle bakanlara,
Arkalarında hoş bir seda bırakanlara,
Haydi, benim vefakar Reşatımla Ahmetim
Bir kez daha el açıp Haktan niyaz edelim:
Hepsinin de ruhları şad, mekanları cennet olsun,
Cenab-ı Hak bizleri yanıltmaktan korusun..!
(Devamı Var)