ABDnin bir numaralı adamı olan Saddam, 1990da İrana saldırırken, ABD silah, cephane, istihbarat ve strateji başta olmak üzere her türlü desteği vermişti. Savaş, 8 sene devam etmiş ve her iki taraftan birçok masum insanın öldürülmüş, maddi ve manevi çok zararlar çekilmişti. Saddam Hüseyin, ABDnin kukla mahkemesi tarafından, Kurban bayramı sonunu bile beklemeden 30.Aralık.2006 da bayramının birinci günü Bağdatta, idam edilerek öldürüldü.
Saddamın sonunun başlangıcı olan İrana saldırısından bizlere ulaşan bazı bilgiler ile olaylar arasında irtibatlar kurarak elde edilen neticeleri ekleyelim.
İRAN SALDIRISININ ARKA YÜZÜ
İranda İslam devrimi yapılmış, Amerikanın desteklediği ve Orta doğudaki karakolu olan İranın şahı bütün ihtişamına rağmen yıkılmıştı. Humeyni, İranın yönetimine el koyarak, Emperyalistlerin İran üzerindeki oyunlarına son vermişti. Amerikayı Şeytan Amerika ilan ederek, ülke politikasını bunun üzerine oturttu. Aradan çok geçmedi ki, Saddam bir gün (1980) ansızın Irak ordusuna, İrana hücum emri veriverdi.
Artık 8 sene sürecek bir savaş başlamıştı. Irakın, İrana saldırmasında en büyük sebep, Amerikanın Saddamı İran üzerine kışkırtmasıdır. Zira ABD, Ortadoğuda Şah gibi çok büyük bir müttefikini kaybetmiş ve Humeyninin İranı teslim almasına içerlemişti. Humeyni ve İran bir şekilde ve mutlaka cezalandırılmalıydı. Bunun için o dönemlerde Amerikanın en gözü kara müttefiki hiç kuşkusuz, Saddam Hüseyin ve Iraktı.
Amerika, Saddamı İran üzerine kışkırtırken, Irakın böyle bir savaşa atılabilmesini sağlayacak, onun cesaretini artıracak hamleler de yapıyor, Suudi Arabistan ve Kuveyti, çıkacak bir Irak-İran savaşında Iraka yardım etmeye ikna ediyordu. Nitekim Amerikalıların öncülüğünde yapılan bir anlaşmada, Irakın, İran üzerine yapacağı bir savaşta, Suudi Arabistan ve Kuveytin Iraka, askeri malzeme, mühimmat ve silah desteği sağlayacağına, savaşın giderlerini de birlikte paylaşacaklarına kayıt altına aldılar.
Bu savaşta her iki taraftan bir milyon insanın öldürüldü, rafineriler, enerji santralleri, akaryakıt tankerleri gibi milyarlarca dolar zararı bulan stratejik merkezler tahrip edildi. İki Müslüman ülke birbirleri ile kıyasıya savaşıyor, Şeytan Amerika ve yandaşları (İsrail, İngiltere, Fransa vb) da ağızlarının suyu akarak bu savaşı seyrediyorlardı.
GÜVENLİK KONSEYİ KİMİN EMRİNDE
1974 de Kıbrısta, Papaz Makaryosun yaptığı bir darbe ile Kıbrıslı masum insanları katletmeye başlaması üzerine, Türkiyede kurulmuş bulunan hükümetin MSP Milli Selamet Partisi kanadının yasal hakkımız yönünde inisiyatif kullanmasıyla, Kıbrıs barış harekâtını yaparken, bizim bu adil davranışımızı durdurabilmek için 6 saat gibi kısa bir zamanda toplanarak, Kıbrısta ateş kes ilan eden Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyinin sesi, Irak İran savaşında kesinlikle çıkmayacaktı.
8 sene sonra savaş bittiğinde Saddam, ülkesinin savaş süresince kaybettiği ekonomik imkânlarını yeniden sağlayabilmek için Suudi Arabistan ve Kuveytten, bu savaşlarda uğradığı maddi zararın paylaşılmasını ve paranın kendilerine ödenmesini isteyecekti.
Amerika, bu noktada yine şeytanlığını gösterdi. Büyük elçileri ve bu ülkeleri ziyaret eden adamları vasıtasıyla Suudi Arabistana, tazminatın hemen ödenmesi gerektiğini ifade ederlerken, Kuveyte böyle bir ödemenin yapılmamasını, Saddamın bu tazminatı istemesinin haksızlık olduğunu ve Amerikanın, Kuveytin haklı davasını destelemekte olduklarını telkin etmekteydiler. Nitekim Suudi Arabistan bu görevini yerine getirmiş ve üzerine düşen tazminatı ödemişti. Hâlbuki Kuveyt, bu tazminatı ödemekten kaçınıyordu.
Yine aynı Şeytan Amerika Saddama da elçiler göndererek; Kuveytin, yanlış yapmakta olduğunu, Suudi Arabistanı emsal göstererek Kuveytin de bu tazminatı ödemesi gerektiğini söylüyor ve ekliyorlar; Amerika, her zaman olduğu gibi bu haklı davasında Irakın yanında olacaktır diyorlardı.
KUVEYTİ İŞGAL
Tahrik ve teşvikler arasında kalan Saddam, İrana yaptığı gibi bir ani saldırı da Kuveyte yaparak, Kuveyti işgal etti.
Kuveyt işgalinin 3. ayında yine aynı Amerika, dünya kamuoyunu da yanına almak maksadıyla Irakın, Kuveyti işgalini kınayarak, Birleşmiş milletler Güvenlik konseyini toplantıya çağırdı. Çok geçmeden de, Irakın Kuveytten 1 ay içinde çıkmasını, aksi takdirde Iraka yaptırım uygulanacağı kararını aldırdı.
Amerika ve yandaşları, Iraka sıkı bir ambargo uygulanmaya başladılar. Bu ambargoda, bütün ilaçların ve hatta çocuk mamasının bile Iraka gitmesini yasakladılar. Çoğu bebek olmak üzere binlerce hasta ilaç bulamadığından öldüler.
Amerika ve yandaşları, Iraka uyguladıkları bu insafsız ambargodan tatmin olamadılar. Bu kere B.O.P (Büyük Ortadoğu Projesi) veya B.İ.P (Büyük İsrail projesi) ismi ile bilinen, Ortadoğu ülkelerini düzene sokma kapsamında; Irakta kitle imha silahları vardır. Komşuları için tehlike arz ediyor. Saddamın füzeleri Ankara ve İstanbulu bile vuracak menzile sahiptir çığlıkları ve Iraka demokrasi ve insan hakları getireceğiz teraneleri arasında Amerika ve koalisyon güçleri 2003ün Mart ayında Irakı işgal ettiler.
İŞBİRLİKCİLİĞİN SONU
Irakın, Amerikalılar tarafından işgalinin üzerinden 8 sene geçti. Irakta ne bir kitle imha silahı bulabildiler, ne uzak menzilli Irak füzeler. Iraka demokrasi getiriyoruz sözlerinin de ne kadar boş olduğu şimdi daha açık görünmektedir. Ama Iraka kan getirdiler, göz yaşı ve kaos getirdiler. Saddam Hüseyin, Amerikalılara güvenmesinin cezasını hayatıyla ödedi. Ama ülkesinin çiğnenmesini, resmi rakamlara göre (2010 yılı sonu) 1.000.000 (bir milyon) dan fazla Iraklının öldürülmesini, 10 binlerce Iraklı kadın ve kıza tecavüz edilmesine yol açtı.
Dünya üzerinde Amerika ile işbirliği içerisinde bulunan işbirlikçi yönetimlere yukarıda belirtmeye çalıştığımız Saddamın hikâyesi ile acı sonunu ibretle incelemelerini, kendi rollerinin bir gün tamamlanması ve işlerinin bitmesi halinde, Saddam gibi bir gün çöp sepetine süpürülebileceklerini unutmamalarını tavsiye ediyoruz.