İş döndü dolaştı, Başbakan aday oldu. Şimdi tartışılan adayların eşit mücadelesi için Başbakan istifa etmeli diye konuşuluyor. Hatta Sn. Devlet Bahçeli işi daha da ileri götürerek YSKnın Başbakanın ve HDP Eşbaşkanın başvurularını ret etmesi gerektiğini söylüyor.
Her iki aday için farklı sebeplerle dile getiriliyor bu konu. Başbakanın adaylığının eşitlik şartlarına, hatta Anayasadaki eşitlik ilkesine aykırı telakki ediliyor. Selahattin Demirtaşın ise adaylığının PKK ile işbirliği gerekçesiyle yasalara ve milli ruha aykırı olduğunu söylüyor Sayın Bahçeli. Elbette haklılık payı yüksek bir eleştiri ama
Adayların eşitlik konusuna bu kadar önem veriliyor ise daha birkaç ay önce yerel seçimleri yaptık. Bazı büyükşehirlerde hem CHPnin hem MHPnin bazı milletvekilleri aday yapıldı. Üstelik bu milletvekillerinin vekilliklerine hiçbir halel gelmiyordu. Seçilemeyen Ankaraya geri dönüyor, kaldığı yerden devam ediyordu. Bu avantajlardan dolayı bazı 1. Sıra vekiller partilerinde yeni yıldızların adaylıklarını kesmek için kendileri aday oluyordu; eşitlikten bahseden liderimizde seçim meydanlarından onların elini havaya kaldırıp, kefil oluyor, oy istiyorlardı.
Şimdi eşitlikten bahseden liderimize bu ne perhiz bu ne lahana turşusu desek sürçü lisan etmiş olur muyuz? İğneyi önce kendine batırsanız desek haklı değil miyiz?
Seçim, adaylık, aday adaylığı gibi parti içi konularda hak, adalet, etik öne çıkmış olsaydı; liderlerimiz bu konularda adil davranabilselerdi, ben yaptım oldu mantığını baskın hale getirmemiş olsalardı eğer; Bugün Başbakanın adaylığını kabul ettirecekleri millet vicdanına ulaşabilirlerdi belki de!..