HER İKİ TARAFA DA GEÇMİŞ OLSUN...

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki!!!Her ne olursa olsun,kimden gelirse gelsin,kaba kuvvete karşıyım!

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki!!!
Her ne olursa olsun,
kimden gelirse gelsin,
kaba kuvvete karşıyım!
İki kez saldırıya uğramış bir gazeteci olarak değil, bir insan olarak kaba kuvvete karşıyım. Benim başıma geldiği için, bu tür saldırıların ne demek olduğunu bildiğim için bir karşı duruş değil benimkisi…
Dedim ya!!!
İnsanca bir karşı duruş bu…
Dün, güzel Aydın'ımızda yaşanan olay çok çirkin!
Olayın çirkinliğinin sebebi şudur...
Bir tarafta bir meslektaşım, bir tarafta ise bir avukat. Gazeteci kamu görevi yapıyor, avukat ise adalet dağıtmak için çalışıyor. Topluma örnek olması gereken iki meslek erbabı yani! 
Saldırı meslektaşım Metin Can'dan da gelse,  eleştireceğim elbette… Alkışlamayacağım…
Ama yine de onun su götürür yanı var...
"Hadi!" diyeceğim. "Yapmış bir cahillik!" diyeceğim...
Amaaaaaaa…
Saldırı bir hukukçudan gelince orada dururum. O'na hak veremem. Gazeteciye gösterdiğim hoş görüyü gösteremem. 
"Hadi!" diyemem…
"Yapmış bir cahillik!" diyemem…
Çünkü "O" bir hukukçu… 
Gazeteci arkadaşım Metin Can, CHP eski İl Başkanı Barkan Kalınomuz'a saldırsa bile karşılık vermemesi gerekirdi. Zira O'nun mesleği bu tür erdemli bir davranışı gerektirir. O'nun hukukçu duruşu olmalıydı... 
Sayın Barkan Kalınomuz'un duruşmalara girerken sırtına geçirdiği avukatlık cübbesi herkese nasip olmaz. Ancak görülüyor ki, o cübbeyi layıkıyle herkes taşıyamıyormuş…
Bu olaydaki bir başka çirkinlik ise gazeteciye kumpas kurulmuş olmasıdır!!!
Sayın Barkan Kalınomuz ile meslektaşım sayın Metin Can arasındaki husumeti anlatmama gerek yok sanırım. Sayın Kalınomuz'un CHP İl Başkanlığı döneminden beri süre gelen çekişmeyi Aydın çukurunda bilmeyen kalmamıştır herhalde. Konu yargıya da taşınmıştır. Sayın Kalınomuz, demokratik hakkını da kullanmış olmasına rağmen böyle bir tertibe gerek görmemeliydi bence…
Basın-yayın kuruluşlarının kullandıkları haberlerden edindiğim kadarıyle ortada bir tezgah var…
"Aramızdaki husumeti konuşarak çözelim!" davetine icabet eden gazeteciye çirkin bir pusu kurulmuştur. Görüşmeye tek başına giden Metin Can anlaşılan o ki, karşı tarafa güvenmiş. Çok fazla tanımamama rağmen, kaba kuvvet uygulayacak bir yapıya sahip olmadığını gördüğüm gazeteci arkadaşımın tek kusuru sivri dilli olmasıdır. Dolayısıyla bu dili yazılarına da yansımaktadır. Bu O'nun uslübu olmuş artık. Bazı eleştirilerinde aşırıya gitmiş olabilir. Ama bu aşırılık etki ve tepki olayıdır. Karşı tarafın da yani sayın Barkan Kalınomuz'un da sayın Metin Can'a yönelik açıklamalarını biliyoruz. Karşılıklı tartışmaları saygı çerçevesinde olmadı. Yine de, ne olursa olsun bu yaşananlar kaba kuvvet uygulayanı haklı kılamaz. Farzedelim ki, sayın Kalınomuz bu tartışmada haklı olan taraftı...
Şimdi ne oldu!!!
Barbarca girişim nedeniyle haklılık payı kaldı mı??? 
Koskoca Aydın'ın gözünde küçük düşen kim oldu dersiniz???
Yumruğu atan mı?
Tertibi kuran mı?
Yoksaaaaaaaaaaaa…
Görüşelim teklifine art neyetsiz bir şekilde katılan mı?
Biri tutmuş, biri vurmuş!!!
Diğeri saçını asılmış!!!
Barbarca saldırıdan kaçmaya çalışmış, peşinden koşup yakalamışlar ve yine vurmuşlar!!!
Bir kişiye hem de üç kişi birden saldırmak insanlığa sığar mı?
Bu tür çirkinliklerin bir daha yaşanmaması dileğimi yinelemek istiyorum. Madem ki, hukuk devletinde yaşıyoruz, haklarımızı da hukuk çerçevesinde aramalıyız. Orman kanunlarını işletmeye kalkarsak, kendi adalet mekanizmamızı devreye sokarsak bu işin sonu nereye varır?
Sadece gazetecilere değil, kimseye saldırılmadığı bir Türkiye özlemimiz hâlâ mümkündür. Bunun da yolu bu tür çirkinliklerden ders almaktan geçer. Bu tür çirkinliklerin son bulabilmesi de ancak ve ancak toplumun herkesiminin tepki göstermesiyle mümkündür.
Her iki tarafa da geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum…
Çünkü bu olayda her iki tarafta yara almıştır. Sayın Kalınomuz, sayın Can'dan daha fazla yara almıştır. Savunmasız bir insana karşı acımasızca saldıran taraf durumunda kalmıştır. Bu da toplum gözünde hiç tasvip edilmeyecek bir davranıştır. Bu saldırıyla birlikte sayın Kalınomuz, CHP İl Başkanlığı koltuğunda oturmaması gereken bir insan olduğunu da göstermiş oldu. Kendisiyle yola devam etmeyip, bir bir istifa eden ve böylece başkanlığının sona ermesine neden olan yönetim kurulu üyesi arkadaşlarını haklı çıkarmıştır. Hakkındaki iddiaların gerçeklik payı olduğu izlenimini de güçlendirmiştir. Örneğin; istifa kararı alan bir kadın yönetici arkadaşına yönelik kafsinli hakaretlere inanmak istemiyordum…
Ama şimdi düşüncelerim değişti…
2014 yerel seçimlerinde köy, kasaba, belde demeden seçim mitinglerine katılan sayın Kalınomuz'un hitabet gücüne hayran kalmıştım. Performansı süperdi. Kekelemeden, teklemeden yaptığı konuşmalarında miting meydanlarındaki halkı coşturması hâlâ aklımdan gitmiyor. Şaşkınlığımı gazeteci ağabeyim Yılmaz Ölmez ve ozaman için CHP İl yöneticisi olan Fatih Akkentli kardeşim ile paylaşmıştım. "Siyasi bilgisi ve hatipliğiyle önü açık" yorumuda bulunmuştum. Taki, bir miting dönüşü agrasif yapısını görene kadar. Hiç gereksiz yere belediye başkan adayını haşlaması ve bunu hem de bizlerin duyacağı şekilde yapmasını yadırgamıştım. Hoşgörü ve kucaklayıcı bir yapıya sahip olmaması, bir de hırsı, geleceğin başarılı bir siyasetçisi olacakken sonunu hazırladı.
Her sonun başlangıcı fazla hırs değil midir zaten…
Yazımı, "Bir musibet, bin nasihattan iyidir" ata sözüyle bitirmek istiyorum.
Tabii ki, anlayana…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

SİYASET Haberleri