* Önceki sayıdan devam
Necip Fazıl bir mısrasında:
Yapraktan saçını yerlere yaymış,
Sonbahar ağlıyor ayaklarındadiyor. Şiirde önemli olan az sözle çok şey anlatmaktır. Destansı şiirler yazmanın modası çoktan geçmiştir. O türden uzun şiirleri artık kimseler okumuyor. Okunmayan şiirleri yazmanın ve yayınlamanın hiçbir anlamı yoktur. Yıllar önce, BEŞPARMAK DERGİSİnde yayınladığım, ŞİİRDE ÖZE VARMAK adlı makalem, şiirle uğraşanlarca çok olumlu karşılandı. Bir çok sanat ve edebiyat dergilerinde benim adımla yayınlandı. Yazımı çıkış olarak alan bir çok edebiyat sanatçısı da bu konudaki görüşlerini kendi düşünceleri doğrultusunda anlatıp yazdılar. Haklı olarak Seyit Kemal bir mısrasında şöyle diyor:
Ne yapabilirim
Bir ben deme;
Dile getirir ormanları
Bir küçücük dal. diyor. Öyle sırt sırta vermiş milyonlarca dal nasıl bir ormanı andırıyorsa, asker deyince de beynimizde ordu çağrışıyor, erler orduyu, koyunlar sürüyü çağrıştırmıyor mu? Bir başka mısrasında:
Sonsuzluk denizine
Coşkun akan bir ırmak gibiyim;
Yaşlandıkça gençleşiyor ilham perim diyor. Demek ki insan yaşlandıkça, daha çok uzmanlaşıyor ve üretgenliği artıyor. Burada onu gençleştiren aslında fiziki yapısı değil deneyimli uzmanlığıdır. Çünkü hayatı acısıyla tatlısıyla öğrenmiş bu dalda uzmanlaşmıştı. Beden yaşlanırsa yaşlansın onun deneyimi ustalaşıp uzmanlaşmaktadır. İlham perisi olan deneyimlilik, ustalık ve uzmanlık onu mesleğinin doruğuna taşımaktadır. Buna olgunlaşma denir. Beden gençken bu uzmanlık çok zayıftı. Beden yaşlandıkça uzmanlık perisi gençleşmiştir. Şair geçen günlere dair bir düşüncesini ise şöyle dile getiriyor:
GEÇEN GÜNLER
Ne güzel söylemiş şair
Geçen günlere dair:
Bugünde geçti kaldık yarına;
Böylece varıyoruz ömrün ufuklarına
Ben yorumlarımı kesip sizleri Seyit Kemalin bu güzel, özlü şiirleri ile baş başa bırakıyorum. Buyurun okuyun bu doyumsuz güzel, güzel olduğu kadarda özlü, anlamlı şiirleri:
ÇOBAN YILDIZI SONBAHAR
Ayrılamıyorum birazda Akşam olmakta
Esrarlı aydınlıklara akıyor ırmak Kapanmakta kapılar
Derinden işliyor dünya Karlı dağlar eteğinden
Sarıyor metafizik endişe Baharı görmek için
Duyuyorum kozmik büyüklüğü Uzanmaktayız sonbahar
Çoban yıldızı çok uzak bahçelerine
Duyulmakta derinden
Denizin, dalgaların uğultusu
ÖZLEM BÜLBÜLLER GİBİ
Okudukça Gül yanaklar açılır güller gibi
Aydınlık günlerim İpek saçlar çözülür,sümbüller gibi
Ömrüm boyunca: Gönül aynasına vurunca şavkı
Kitap dolu bir ev Aşıklar feryat eder bülbüller gibi
Çiçek dolu bir bahçe isterim
KİTAP NEDENSE
Yaşamadım sanırım Büyüyorum
Okumadığım günler Başkaları için yaşadıkça
Kitaplık benim için Yüreğim kararıyor
En büyük tapınak Kargalarla arkadaşlık yaptıkça
Uğrar limanlarıma her gün İnsanlaşıyorum
Kitap yüklü gemiler Haksızlıklara başkaldırdıkça
GÖZLERİN BADEM
Gözlerinden içtim Vakitsiz
Kahvelerin en güzelini Çiçek açtı bademler
Gözlerini görünce gönül Kuruttu mart karları
Ne kahve ister ne kahvehane Almalı ibret
Gönül aşk ister gözlerin bahane Vakitsiz açılmamalı
TANRI GİBİ ŞAKA
Kişilikten sıyrılma Yaşantı bir şaka
Çek benliğe isyan bayrağını En büyük şaka aşk
Sezdir,yorumlama Biter tüm şarkılar ölümle
Ölümdür dünlerin anası Aman vermez felek
Hayrettir götüren tapınmaya Bakar,gülmek üzeresin
Tanrı gibi:sus ve yap Geçer gidersin
HARMAN ÇOCUKLUK
O yaz günü Çocukluğum yeşil yeşil
Köyde Kırların özgür havası
Bir harman başına oturdum Kekikli tepeler
Baktım Bir kelebek gibi
Tınaz savuranlara Koştum bahar sabahları
Anladım birden değişimi Binlerce renkli güller
Buğdaylar yabalardan dökülürken O günleri
İşte dedim Bulacakmışım gibi
Bizi yaşatan eller Ne kadar canlı
Şehir çocuğu olarak Ne kadar güzel
Utandım kendimden
YELKOVAN ÇARESİZ
Akıyor sularla zaman Sevmek güzel sevemezsin
Yaklaşıyoruz geniş sonsuzluğa Dünya geniş gezemezsin
Solacak bin bir renkli erguvan Yemekler nefis yiyemezsin
Alışılmış kıyılarda uzak duracak Ölmek kalıyor ölemezsin
Durmaz sanılan yelkovan
ÇALACAK KAPIYI ÖLÜMSÜZ BAHAR
İnsanlar yine böyle doğacak Çocuk:yaşayan güzellik
Yine böyle söylenecek şarkılar Geleceğin aydınlık sabahları
Aşkın sesi yine böyle duyulacak Ümit kaynakları,uyanan rüzgar
Yine böyle avunacak insanlar Kuş cıvıltılarında değil
Çaresiz yine böyle ölecek insanlar Çocuk cıvıltılarında
Yaşayanlar yaşamadı olacak Yurdumun geleceği
Yine böyle oynanacak oyunlar Çocuk:en derin anlam
Evlere yine böyle dönülecek Göz kamaştıran geniş ışık
Çalacak kapıyı beklenen zaman Sonsuz gülüş,ölümsüz bahar
AŞKIMIZ ÇAĞIRACAK
Aşkımız kalır yalnız Kıyısındayız ırmağın
Yaşarız sonsuz gecelerin ötesinde Çağıracak o ses hepimizi
Tabiat yine bu denli güzel Yıldızlar yine böyle
En mutlu yine biz oluruz Göz kırpacaklar göklerden
Nerede nasıl geçerse geçsin günlerimiz Olgun tatlı meyveler
Senin olduğun yerdedir cennet Irgalanacak dallarda
En güçlüsü güçlerin seni sevmek Mevsimler geri dönecek
Viran olur aşksız bıraktığın gönüller Bizler dönmeyeceğiz
Güneşin gittiği altın yoldan gelirsin Anlattı hayatı
İçinden hayat fışkıran gözler Düşen yapraklar
Leylaklara hiç koklanmamış kokular
İlhamlara ateşli güzellikler verirsin
YAŞARKEN ELVEDA
Birde yokluğu aşabilsem Ne yapsam
Açılsam sonsuzluğa Netsem bilmem
Uzaklaşsam alışılmış kıyılardan Yaşanası bu dünyayı
Masmavi denizlerde kuşlar gibi yaşasam Bırakıp nasıl gitsem
Karşılaşmak yok bir daha
Geçen günlerim,elveda
KİM ANSIZIN
Kimin bu fırça? Aldırma karanlığa
Çiçeği tohumdan deren kim? Yürüdükçe aydınlanır yollar
Çizen kim bu tabloları? Uyanırız ansızın
Işıkları her an değiştiren kim? Renkli bir şaşkınlıkla
DÜĞÜM SONSUZA GİDERKEN
Ne içtiğim duygu pınarları Yeşeriyorum her sabah
Ne gezdiğim düşünce sınırları Sarhoş gibiyim bitmeyen seslerle
Ne çaldığım fikir kapıları Aldırdığım yok dökülen yapraklara
Hiç biri çözemedi yılları Umut kıyılarına çarpa çarpa
Beynimde düğümlenen sırları Akmaktayım sonsuz maviliklere
DAĞDAKİ ATEŞ YAŞANTIM
Bir dağ ateşi gibi yanmakta Bir evim var
Karanlılar ötesinde aydınlık Anlayışlı birde karım
Korkudan şarkı söyler gibi dünya Aradığım mesleği bulmuşum
Bir tedirginlik,bir ürperme Tunçla Can sevgili oğullarım
Yürüyoruz bilmeden nereye Kırkı geçti yaşım
Değişen yalnız yaşantı İşim yolunda sayılır
Mavi limanlarımıza gelen Yokuşlarım varmış inişe
Hayatla ölümün kutsal şarkısı Gel gör ki rahat değil başım
O GÜNLER BEKLEYİŞ
Hey gidi Akşam olurdu
Gözlerimin önünde Elleri dolu dolu
Bugünmüş gibi Çarşıdan dönerdi babalar
Üzüm kopardığım çardak Sokaklarda sevinçli çocuklar
Kaval yaptığım kiraz dalı Bense boynum bükük
Karpuz sattığım sergi Gözlerim yaşlı
Nasıl unuturum sizleri Uçurtma uçurduğum kırları
Armutlarını taşladığım bahçe
Altında uyuduğum çınar