13 yıldır Aydın Marangozlar Odası Başkanlığı görevini yapan ve son genel kurulda Aydın Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği yönetimine seçilen Süleyman Algün, sanatkarların sorunlarıyla ilgili verdiği mücadele ile tanılıyor. Türkiye’de “Mobilyakent” projesinin mimarlarından olan Algün, 2002 yılından itibaren projenin Aydın’a kazandırılması için büyük çaba harcadı. 2012’de projenin TOKİ tarafından Kayseri’de hayata geçirilmesine rağmen mücadelesini sürdüren Algün, şimdilerde ise baba ocağı Karpuzlu ilçesine olan vefa borcunu ödemeye çalışıyor.
Algün, sektörün sorunlarından arta kalan hafta sonlarını babaannesi Ayşe Algün’nden kalan ve ‘Ayşa Gocanamın Çiftliği’ adını verdiği tarlasında geçiriyor. Son 5 yıl içinde araziye ceviz, şeftali, kayısı, armut, erik, elma, narenciye, ayva ve zeytin başta olmak üzere 450 meyve fidanı diken Algün, bölgede yetişecek en iyi ağacı tespit etmeye uğraşıyor. Başlıca geçim kaynağı hayvancılık olan ve kırsal arazilerden oluşan Karpuzlu’da ‘yetişmez’ denilen meyveler üzerine deneme üretimi yapan Algün, en iyi türü belirleyerek hemşerilere yeni bir gelir kapısı açmayı arzuluyor.
Diktiği 450 fidandan 50 kadarının kuruduğunu belirten Süleyman Algün, şuana kadar yetiştirdiklerinden ekonomik olarak bir kazanç elde etmediğini söyledi. Buna rağmen hiç yılmadan çalışmaya devam ettiğini kaydeden Algün, “Bu fidanları dikmemin birden çok sebebi var. Birincisi babaannemin hatırası ve mesleğe gittiğim için beni hiç çalıştırmayan babamın bizi doyurduğu tarlayı korumak. İkincisi ve en önemlisi ise üretmek ve de yetiştirmektir. Bölgemizde hayvancılık yapılıyor ve ağaç olarak sadece zeytinlikler var. Bunun için bu tarlada birçok çeşit fidan diktim. Aslında ekonomik anlamda belki doğru değil ancak çok çeşit dikmemdeki amaç Karpuzlu’da hangi ağaçların daha iyi yetiştiğini görmek ve göstermekti. Tarlada ağırlıklı olarak ceviz, şeftali, kayısı, armut, erik, elma, narenciye, ayva, domates zeytini çeşitleri ve sayısı 1- 5 arası olan meyve ağaçları mevcut” dedi.
“VEFA BORCUMU ÖDÜYORUM”
Bir ağacı yetişmenin kolay olmadığına işaret eden Algün, “Her ağacın her dalı ve filizini neredeyse ezbere biliyorum. Tarım işinde benden daha bilgili ve deneyimli olan eşim bana destek oluyor. Şu ana kadar kazancımız olmadı. Hep emek ve para harcadık. Ağaç, sebze gibi ektiğinde hemen sonuç alınmıyor. Ağaçlar çeşidine göre 5 ila 10 yılda ancak düzenli bir verime başlıyor. Elbette açık alanda tarım yapıyoruz. Bunun soğuğu, sıcağı, karı buzu var. Her yıl aynı ürünü alma garantimiz yok ama tahminen önümüzdeki yıldan itibaren artarak yatırımımızın karşılığı dönüşe geçecektir. Gerçi bizim için getirisi olmasa bile en önemli karımız en verimli türü tespit ederek doğduğumuz topraklara vefa borcumuzu ödemek olacaktır” şeklinde konuştu.
ÇOCUKLARIMA 600 KARDEŞ GELDİ
Diktiği her fidana bir çocuk gibi özen gösterdiğine işaret eden Algün, üretmenin ve topluma faydalı olabilmenin kendisi çok mutlu ettiğini ifade etti. Algün, sözlerini şöyle tamamladı: “İki ayrı arazime 2009 yılından bu yanan 600 adet fidan diktim. Üretmek dünyanın en güzel işi ve duygusudur. Benim 3 çocuğum var ve bunlara 600 daha kardeş geldi. Türkiye’de üretene hiç değer verilmese de biz üretmeye her durumda devam edeceğiz. Günümüzde gıda güvenliği risk altında. Burada aynı zamanda organik üretim bakımından da örnek bir proje gerçekleştiriyoruz. Biz tarlamızda görüntüsü güzel ürünler yetiştirmeyi ve para kazanmayı birinci hedef olarak almadık. Birinci önceliğimiz sağlıklı ürünler yetiştirmektir”