"Hayreddin Hoca (Karaman) bir yazı yazdı"

MEHMET ALİ OKLAY

Ortalık karıştı. Ortalık toz duman.
Yazıyı okuyan, birinden işiten veya bu yazıya atıfta bulunan (bu yazı gibi), başka bir yazıyı okuyan başladı konuşmaya...
Yazıyı yorumlayan, kaynak olarak kullanan kişiler baştan başlayıp sona gelirlerken; ben sondan başlayacağım.
"Bu yazıyı kullanmaya kalkışacak muhaliflere sözüm şudur: Konuşmadan önce boy aynasına baksınlar." Sonunda böyle diyor Hayreddin Karaman (Yeni Şafak, 28 Kasım 2014 Cuma)
"Hoca şöyle diyor"
Özetle; "AK Parti'nin hem üst yönetiminde hem de tabanında üstüne toz konduramayacağım erdemli insanların bulunduğunu yakından biliyor ve bunların hem çoğalmasını hem de duruma hakim olmalarını diliyorum. Sıra diğerlerine geldiğinde bazı çekincelerim, şikayetlerim, endişelerim ve tavsiyelerim var. Diğerlerinden maksadım kimlerdir? Bunları ikiye ayırmak gerekiyor. Birinci grup başta iyi niyetli ve nispeten erdemli oldukları halde zaman içinde bozulanlardır. Bunlar için şunları söyleyebilirim: Bu gün siyaset genellikle bir partiye intisap etmek suretiyle yapılmakta, partinin menfaat, ilke ve kuralları, partililer için bağlayıcı olmaktadır. İnsanlar yaşadıkları gibi düşünme eğiliminde olduklarından, başlangıçta genel ilke ve değerlerle çatışan parti (partili) talepleri, mensupların vicdanlarını rahatsız ederken giderek bu rahatsızlık ortadan kalkmakta, partililer tek tip haline gelmektedirler.
İkinci grup ise daha baştan partiye intisap ederken (katılırken), partinin çeşitli kademelerine sokulurken meşru olsun olmasın şahsi çıkar peşinde olanlardır.
İşte benim şikayetim bunlarla alakalıdır" diyor, Hayreddin Hoca. İlahi Hocam; Siz zaten yazınızı yazarken tespitinizi yapmışsınız. Partili talepleri vicdanları rahatsız ederken, sonraları bu rahatsızlık ortadan kalkıp, partililerin tek tip haline geldiğini zaten vurgulamışsınız. O zaman ben de şunu sormak isterim; Tek tip haline indirgediğiniz partilileri; birinci grup, ikinci grup, kurucular vs. gibi kategorize etmenizin de bir anlamı kalmıyor ki! Tek tipleşen insanlar gruplanamazlar. Ben sizin yazınızda daha çok kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla mantığını algıladım. Üst grubu tenzih ederek söylediğiniz sözlerin muhatabı da otomatik olarak alt gruplara geliyor. Halbuki alt grupların parti üst yönetimlerine ne gibi tahakkümleri olabilir? Parti ilkelerini belirleme (program, tüzük v.b) alt grupların haddine mi? bırakılmıştır ki!!! Üst grupları (yöneticileri, bakanları) tenzih ederek, taşrada siyaset yapanları töhmet altında bırakarak üst yöneticileri düzeltebilmeniz de, uyarmanız da mümkün olmaz. Keşke uyarılarınızı direkt ortaya koysaydınız ve üzerine alan alsa, gerekli dersleri çıkarması gerekenler çıkarsaydı. Şüphesiz ki şurası da gerçektir. Her toplum hak ettiği şekilde yönetilecektir. Peygamber efendimizin hadisinde "Siz (iman, ahlak, istikamet bakımından) nasıl iseniz öyle yönetilirsiniz" buyuruyor. Burada toplumun bir bütünlüğü söz konusudur. Toplum olarak insanlara Allah (c.c) müstehakını verecektir ki, şüphesiz veriyor da zaten...
AK Parti açısından yola çıkarken 3Y ile sloganlaştırılan "Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla Mücadele" konseptinin devam ettirilmesi; ahlaki, insani, insan hakları ile ilgili duyarlılığın sürdürülebilmesidir. Yoksulluk ve yasaklarla mücadelede oldukça mesafe alındığı şüphesizdir. Yolsuzluk konusu ise tamamen insan nefsi ile ilgili olduğundan, insani zaafları taşıdığından bireyseldir. Bireysel suç, bireysel cezayı gerektirir. Bireysel olan, bütün partililere (ve diğer partiler için de bu kesinlikle böyledir) yük olamaz, sorumlu tutulamaz. Bu partilerin aldığı oy oranıyla da ilgili değildir. Vicdani ve hukuki bir konudur. Umarım yolsuzluklara hiç bir zaman göz yumulmasın ve tolerans gösterilmesin. Çünkü kamu malında yetim hakkı varsa, suistimali her iki dünyamız için de çok sakıncalı ve tehlikelidir. Uyarılması gereken suçlu vicdanlar, meyilli bireylerdir. 
Asla topluluğun (mensupların, intisap edenlerin) tamamı değildir...