Bir eğitimci ve bir baba olarak çocukları her zaman bir başka duyguyla sevdim. Sevmeye devam ediyorum, edeceğim de Onlar dünyaya gözlerini açtıklarında, hiç kirlenmemiş, hiç örselenmemiş çok nazik beyaz bir kumaşa benziyorlar. Bu beyaz, nazik ve nadide kumaşın ileride ne hale geleceği, öncelikle ana-babaların, eğitim kurumlarının ve içinde bulunduğu toplumun elinde. Mutlu ve mesleğinde çok başarılı olurlarsa da bizim eserimiz; mutsuz, mesleksiz, suçlu olurlarsa da bizim eserimiz olacaklar.
Çocuklarımızın öncelikle sevilmeye, sayılmaya ihtiyaçları var. Sonra iyi beslenecekler. Ana- babalarından, içinde yaşadığı toplumdan örnek davranışlar görecekler. Tabii ki, oynayacaklar. Oynamaları için de, gelişim basamaklarına, psikolojilerine uygun oyuncakları olacak.
Çocuklar için, oyun ve oyuncağın önemi konusunda, Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Yavuzer bakın neler söylüyor;
- Oyun ve onu destekleyen oyuncaklar; çocukların, düşünme ve keşfetmeyi öğrenmesi, fiziksel becerilerinin gelişmesi, güven kazanması, iletişime ve sosyalleşmeye başlaması açısından son derece yararlıdır. Gelişim basamakları boyunca çocuğun hareketlerine düzen getiren, zihinsel, bedensel ve psiko-sosyal gelişimlerine yardımcı olan, hayal güçlerini ve yaratıcı yeteneklerini geliştiren tüm oyun malzemeleri oyuncak olarak tanımlanabilir. Oyuncaklar, çocuğun, doğal yeteneklerini kolaylaştıran, böylelikle de, büyük bir eğitimsel işlevi yerine getiren oyun malzemeleridirler. Oyuncaklar, çocuklarda seçme ve değerlendirme duygusunu da geliştirirler. Böylelikle, çocuğun kendi kendine karar verebilmesini ve belirli alanlarda beceri kazanmasını sağlarlar. Eğitimsel değeri büyük olan, oyun malzemelerinden biri de sudur. Dokunma duyusunun gelişimini sağlayan önemli bir oyun aracı olan su, aynı zamanda çocuğa, büyük bir haz verir. Deneyim ve keşif olanaklarını sağlayan su sayesinde, utangaç çocuk uyarılır, saldırgan çocuk sakinleşir. Su ayrıca, çocuğun dikkatini bir konu üzerine uzun süre toplamasına da yardımcı olur. Oyuncaklar, çocuğa doğumu ile altı yaşı arasında eğlence yaşatması yanında, onun öğrenme potansiyelini de geliştirirler. Sonuç olarak; çocuğun temel becerilerinin gelişiminde son derece etkilidirler. Oyuncaklar çocuğa doğru şekilde kullandırılmalı, yeterli derecede verilmelidir. Ancak; seçilecek oyuncaklar, çocuğun yaşına, beceri ve ilgisine uygun olmalıdır.
İşte, çocuk için oyun ve oyuncak bu kadar önemli. Bir çocuğun çocukluğu ne kadar sağlıklı geçerse, kişiliği de o kadar sağlıklı ve tutarlı olacak. Dolasıyla iyi bir yetişkin olacaktır. Bir yazar, Bir kişinin anavatanı çocukluğudur diyor. Mevlana oyun oynayan bir grup çocuğun yanından geçerken, çocuklar Mevlanaya saygı göstermek için oyunlarını bırakıp, Mevlanaya koşarlar. Ancak bir çocuk, Ben de geleceğim, ama daha oyunum bitmedi der. Mevlana çocuğun oyununu bitirmesini bekler. O çocuk da gelir ve Mevlanaya saygı gösterir. Mevlana, eğilerek çocukların başlarını okşar, sevgisini gösterir.
Ancak; toplumumuzda alt gelir grupları çocuklarına oyuncak alamıyorlar. Alsalar da, çocuğun gelişim basamaklarına, ilgisine uygun olmuyor. Üst gelir grupları da, çocuğun önüne oyuncağı yığıyor. Bu da sağlıklı değil. Çocuğuna bilinçli oyuncak alan kişilerin sayısı çok az.
Kişiliğin büyük oranda oluştuğu, bir kez yaşanan, bu çok kısa, bir o kadar da değerli olan bu dönemi çocuklarımıza en iyi koşullarda ve doyumlu yaşatmak bizim birincil görevimizdir.
İşte bu düşüncelerle, çocukların gelip, görevlilerin rehberliğinde, oyuncaklarla oynayabilecekleri, ödünç alarak evlerine götürebilecekleri, bir oyuncak evi hayal ettim. Bu önemli ve gerekli projemi belediyenin önderliğinde gerçekleştirebiliriz. Bu projenin mali portesi de yüksek değil. Projeye uygun bir mekan bulunacak, içi çocukların (0-6 yaş) yaşlarına ve psikolojilerine uygun oyun malzemeleri ile donatılacak. Kitaplarla; sözcük hazneleri genişleyecek, iletişimi öğrenecekler, bellek ve hayal güçleri gelişecek. Yap-Bozlarla; problem çözme pratiği yapacaklar, beyinde planlama ve konsantrasyonu geliştirecekler. Oyun hamurlarıyla; yaratıcı deneyimler yaşayacaklar, ellerini farklı biçimde kullanabilmenin keyfini yaşayacaklar. Mum boyalar, kalem ve tebeşirlerle; el-göz koordinasyonunu ve çizim yapma becerilerini geliştirecekler, hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını sergileyecekler. Müzikli oyuncaklarla; enstrüman dinleme ve taklit etme becerilerini geliştirecekler. Telefonlarla, iletişim becerilerini geliştirecekler. Kum ve su havuzları ve daha bir çok oyuncaklar olacak.
Bu önemli ve gerekli projemi, bir çok belediye başkan ve meclis üyesi adaylarına anlattım. Anlamadıkları için sadece dinliyor göründüler. Bu gün düşünüyorum da; bu projemi ancak, anne olan bir aday anlayabilir. Çünkü; anneler çocukların gelişim basamaklarını ve ruhsal yapılarını babalardan daha iyi biliyorlar. Daha estetik, daha analitik düşünüyorlar. Gelişmeye daha açıklar. Kararlarını daha kolay veriyorlar. Cesurluklarını söylemeye gerek yok.
Ben belediye başkan adayını değerlendirirken, sadece oyuncak evi projemi göz önüne almam. Geniş ve düzgün yollar, bol ve temiz su, küçük ölçekli çok sayıda yeşil alanlar, çocuk parkları, düzgün işleyen bir trafik, gürültüsüz, yeşil, temiz bir şehir isterim. Meydanları olan bir şehir isterim. Meydanlar ki, o şehirlerin, kentlerin kimlikleridir. Adayın mesleğine, mesleğini icra edip etmediğine de bakarım. Çünkü, meslek, kişiliğin ayrılmaz bir parçası, neleri yapabileceğinin göstergesidir. Ama, adayın partisine hiç bakmam. Çünkü; partisi, sonradan edinilmiş, kalıcı olmayan, hatta zaman zaman değiştirilen etiketten başka bir şey değildir.
Bu düşüncelerle önümüzdeki yerel seçimde benim adayım, anne olan bir aday. Bu adayın, daha estetik, daha fonksiyonel düşünmesi açısından, şehir plancısı veya mimar olması çok yerinde olur. Hele bir de; Dürüst olduğum için değil, tok olduğum için çalmıyorum, derse, Keysunlu Mustonun deyişiyle, Değme keyfine.