Karanlıklar içinde meşale değil ki yakılan. Tüm uğraşlar karanlığı çoğaltmak adına sanki.
Düşlerimizde bile rahat yok artık. Her yeni güne bomba sesleri ile uyanıyoruz. Yakılan, yıkılan kentler, mayın tuzakları, bomba yüklü araçlar, canlı-cansız bombalar.
Savaşlar ve ateşler çağına girdik. Yeni bir yüzyıl geliyor. Ateş yüzyılı. Düşlerde bile unutulmuş barış. Herkesin dilinde savaş ve çatışma. Toplarımızla, tüfeklerimizle dünyanın karnını delmeye çalışıyoruz. Hangi ülkeye bakansanız atom silahının peşinde. Daha az barutla daha çok nasıl insan öldürebiliriz diye araştırmalara tonlarca dolar harcanıyor.
Sözde barış ve demokrasi adına Irakta hergün yüzlerce insan öldürülmekte. Binlercesi sakat kalmakta iken, ABD yanlısı yöneticileri beyanlarında düşmanlıkları yaymaya çalışmakta.
Küresel sömürücüler dünyamızın dört bir yanında savaşlar çıkararak silah satmakta ve dolar üstüne dolar kazanmaktalar.
Küresel sömürücüler, dünyamızın dört bir yanında dil, din, ırk, mezhep ve sair ayrılıkları körükleerek insanlar ve toplumlar arasında çatışmalar çıkararak sömürülerine devam etmektedirler.
Dünyamızın kıt olan ve devamlı tüketilen kaynakları tüm insanlık için değil, zengin ülkelerin daha da zenginleşmesi için kullanılmaktadır.
Küresel sermaye sınıfı, ekonomik alanda işgal edemediği ülkeleri demokrasi ve insan hakları söylemleri ile ve silahlı gücünü de arkasına alarak işgal etmektedir.
İnsanların ayrılıklarını besleyerek, düşman yaratmakta, çatıştırmakta ve nihayet bölüp parçalayarak yönetmektedir.
Buna en güzel örnek Irakın işgalidir.
Irak, demokrasi adı altında işgal edilmiş ve ülkede yaşayan insanlar etnik kökenlerine göre bölünmüş ve birbirlerine kinlendirilmiş ve çatışmaların içine hapsedilmiştir.
Irakın yüzde doksanının müslüman olmasına rağmen etnik kökenlerine ve mezheplerine göre bölünmüşlüğü sağlanmış ve birbirleri ile çatışma içerisine sokulmuşlardır.
Siyasi iktidarda ABD yanlısı bir başka etnik kökene verilmiştir ve bunun adına da demokrasi denilmiştir.
Müslümanın müslümanı boğazladığı bir ülke Irak. Yitik ve satılmış, yitik ve işgal edilmiş ve ateş çağının içine düşürülmüş, savaşlar ve kavgaların ülkesi. Petrol zengini ama aç.
Çevresindeki tüm ülkelerle sorunlu. Tek dostu küresel işgalciler olan terörün içinde yanan ve yandıkça batan, azalat bir ülke.
Küresel sömürünün temel hedefi ve amacı olan insanları birbirine düşman etmek, halkları birbirine düşman etmek örneği birebir uygulanan bir ülke.
Bu örneği web sayfamızdaki bir okurumuza sunuyorum. Okurumuz, halkların kardeşliği ifademizi sanırım yanlış algılamış. Halkların kardeşliği ayrıştırmayı değil, birleştirmeyi ve kardeşçe yaşamayı anlatmak için kullanılır. Halkların kardeşliğinde, barış vardır, eşitlik vardır, sömürüsüz bir dünya özlemi vardır.
Demokrasi adı altında Irak nasıl işgal edilmiş ise, halkların kardeşliği söylemi kullanılarak ayrışmacılıkta yapılabilinir.
Zaten sorun da bu değil midir? Tüm insani değerlerimiz gibi kavramsal değerlerimizinde içleri boşaltılmış ve anlamsız hale getirilmiştir. Küresel sömürücüler, ülkelerin emeklerine saldırdıkları gibi sosyo-kültürel ve ideolojik değerlerine de saldırarak toplumları içleri boş insanlar haline getirmektedirler.
Halkların kardeşliği demek, dünya üzerinde yaşayan tüm insanların, din, dil, ırk, mezhep, etnik kökenlerine bakılmaksızın kardeşçe yaşamaları demektir.
Savaşlar ve ateşler çağında daha çok barışa, daha çok kardeşliğe ihtiyacımız yok mudur?