HALK ALIŞTI

 

 

Başımın üstündeki sis dalgası.

Bir de üzerimdeki ağır yük.

Gözlerimdeki yaşlar ise, sana ağladığımın aşikarıdır.

Güneşin gelmediği yer senin değil be gülüm.

Senin gelmediğin yere de güneş gelmez zaten bilirim.

İşte böyle be nurum, bir tanem. İşte böyle.

Yine memleketimin üstündeki kara bulutlar yağmur getireceğine, kuraklık getirdi.

“Havada bulut yok bu ne dumandır”

Ne güzel söylemiş söyleyen.

Sanki yıllar evvelinden görülüyormuş gibi bu güzel vatan.

Üstündeki kara bulut. Yağmayan yağmur.

Çoraklaşan topraklar, kuruyan güller, akmayan dereler.

Bu yetmiyormuş gibi ortalık toz duman. Bir şeyler olacakmış gibi. Bu günlerde ki gelişmeler bunu gösteriyor.

Medya, politikacı iç içe girmiş, birbirlerin topa tutuyor.

Medya, politika, siyasetçi, vatandaş; Aşure çorbası olmuşlar.

Vurun abalıya.

Bu durumu görünce eskilerde anlatılan kısa bir hikaye vardı. Benim yaştakiler iyi bilir.

Bir zamanlar bir medya patronu vardı.

Çok konuşurdu. Kahramanlık yapardı. Astığı astık, kestiği kestik di sanki.

Sonra bu medya patronu çok konuştuğu için, önce gazetesini elinden kaçırıverdi.

O yine susmadı. Sık sık gündemlere geldi. Adı kaçakçılığa çıktı. Adı vergi yüzsüzlüğüne çıktı. Adı devleti kandırmak olarak açıklandı.

Bir gün birde baktık ki, bu patron elinde bulunan şirketleri de kaybediverdi. Ardından, belki kurtulurum ümidi ile siyasete atıldı. İyi de yaptı. Kendisine ceza kesen padişahın ekmeğine yağ sürdü. Padişaha tavır alacak vezirlerin yoluna taş koydu. Kendi de bir şey yapamadı.

Bir de duydum ki, padişaha kızdığı için kitap okuma cezası verilmiş bu kahramana.

Şimdi sıra çok konuşan medya patronuna mı geldi acaba.

Çok konuşuyor diye, ona da mı kitap okutsak acaba?

Ermenistan maçını çeşitli dedikodular arasında yapıp kahramanlar gibi vatana geri döndük.

Çok konuşular, muhalefeti küstüren olayların sonucunda, sayın Cumhurbaşkanımızı da trübünlerde gördük.

Çok neşeliydi. Hele yanında bulunan Ermeni Cumhurbaşkanının asık suratını görünce, “bizimki cennetten çıkmış, maşallah” diyesim geldi. Yine de öyle. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüzünün güleçliği içimizi aydınlattı.

Ama beklediğimiz sona gelemedik.

İki Cumhurbaşkanı arasında oluşacak diyaloglarda, yıllardır sürüncemede kalan problemlere hiç bulaşılmadığını medyadan okuyarak öğrendik.

İlgili yerlerden de bir açıklama gelmediğine göre demek ki doğru idi, izlenimler.

Aklıma, Kıbrıs sorununu getirdi bu hareketler bir an.

Bazı yerlerin isteği ile Kıbrıs problemlerine evet deyip, Kıbrısı Ortak Pazara, hiç pahasına pazarlatıvermişlerdi sözde dostlar.

Şimdi de bu sözde dostların kararları mı bekleniyor acaba, bu problemleri çözümü için.

Diaspora bizden özür dilememizi istiyor.

Ermenistan sınırlarımızı tanımıyor.

PKK bu Ermenistan ziyaretinden sonra daha da fazlaca kan dökmeye başladı.

Karabağından bir haber yok.

Peki yalnızca maç seyretmeye mi gidildi Ermenistan’a.

Soykırım meselelerine hiç değinilmedi dendi.

Zaten adamlar, yani Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın, bir gün önceki açıklaması şöyleydi; “Soykırımın tanınması ile ilişkilerimizin geliştirilmesinde bir önkoşul olarak asla görmüyoruz. Bu yüzden Türkiye ile hiçbir önkoşul olmadan diplomatik ilişki kurmaya hazır olduğumuzu söylüyoruz”

Yani bir Ermenistan meselesi de Rum meselesine dönüştü sonunda.

İşte böyle be gülüm.

Şamar oğlanına döndük vallahi.

Dönüyoruz ABD den bir şamar.

Dönüyoruz AB den bir şamar.

Dönüyoruz padişahlardan sopa.

Ne olacak bizim halimiz.

Gerçi Allah’a şükür ki başımızdakiler var. Yiyeceğimizi, odunumuzu, kömürümüzü veriyorlar.

Ha bir de “Orada kimse var mı?” “Deniz Feneri” gibi yardım derneklerimiz var ya.

Onların da bir güzel haberleri geliyor ki, değme gitsin. Kokular iyi değil be güzelim.

Sonra televizyonlarımız, onlardan Allah razı olsun, bekarlarımızı, dullarımızı bir güzel ekranlara taşıyıp, tüm Türkiye’nin gözü önünde afişe edip, evlendiriveriyorlar.

Vatandaşta yine ses yok.

Kamuoyunda yapılan anketlerde, Türkiye’nin sorunlarının başında İşsizlik ve Yolsuzluk ve hayat pahalılığı ilk sıralara oturmuş.

% 60.2 ile ilk sıralarda, İşsizlik, Yolsuzluk ve Yoksulluk.

Nasıl olsa vatandaşın karnını doyuran var. Elinde sermayesi yok ki iş yapıp yolsuzluğa da karışsın.

Vatandaş durumundan memnun. Alıştı artık, hem işsizliğe, den yoksulluğa.

Yolsuzluğu da artık yapanlar yapıyor. Vatandaşa ne?

Bize ne be gülüm, bize ne, yazmaktan gayri.