Türkiye'de bir yıl sonunda, terörün yok denilebilecek seviyeye geleceğini düşünüyorum.
Başta pkk olmak üzere fetö, ışid, deaş ve diğer terör örgütlerine yönelik çok büyük operasyonlar düzenlenecek.
Artan terör olayları etkin adımlar atılacağının kanıtıdır.
Bu yazıyı yayına vermeye hazırlandığım şu anda bile Gaziantep'ten canlı bomba haberi geldi. Kürt kökenli vatandaşlarımıza yönelik bir saldırı ve Kürt, Türk, çocuk, kadın ayrımı gözetmeyen bir terörle karşı karşıyayız. 51 can kaybı var ve Hükümet ile Muhalefet partileri bu olayların son bulması için ortak hareket etmek zorundadır.
Kürt halkının da pkk terörüne tepkisi her geçen gün artıyor. Son olarak, Diyarbakır'da cuma namazı sırasında pkk propagandası yapan kişiye linç girişimi terör belasının toplumu isyanın eşiğine getirdiğini bir kez daha gösterdi. Bu mücadelede halk desteği özellikle de Kürt halkının desteği başarıyı getirecektir.
Devletimizin yüzünü Rusya'ya, sırtını ABD ve AB'ye dönmüş olması bu iddiama işarettir.
15 Temmuz işgal girişiminde suç üstü yapılan ABD'ye, darbeyi destekler açıklamalarıyla Batı ülkeleri de destek vermiştir.
Türkiye, AB'ye giremeyeceğini bildiği halde ABD'nin müttefiği olmasından dolayı yaptırımlara ve AB Uyum Yasalarını yaşama geçirmeye çalışıyordu.
Artık 15 Temmuz itibariyle herşey değişti...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım'ın da ABD ve AB ülkelerine yönelik eleştirel sözleri köprülerin atıldığının göstergesidir.
Bu görüş, Türk toplumunda da yaygın bir şekilde dillendirilmektedir.
Türk halkı işgal girişimi nedeniyle ABD ve AB'ye öfkeli. Rusya'yı yeni müttefik ve dost ülke olarak görmek istiyorlar.
Rusya ile şimdilik tek sıkıntı, Putin ile Esad'ın birlikte hareket etmesi ve Suriye'ye yönelik müdahalelerinde bombaların sivil halkı katletmesi. Erdoğan'ın en hassas olduğu konuların başında çocukların da öldüğü acımasız ve kontrolsüz güç kullanımı geliyor. Bu konu çözüme kavuşmazsa taraflar arasında sıkıntılı süreç yaşanabilir.
Bir de Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan ve zaman zaman patlak veren Ermenistan işgali altındaki Dağlık Karabağ sorunu var ki, göz ardı edilemez. Rusya'nın desteklediği Ermenistan ve Türkiye'nin kardeş Azerbaycan yaklaşımı, iki ülke arasında çıkacak olası bir savaşta nasıl bir sonuç doğurur merak konusu?
Türkiye ve Rusya'nın hamiliğe soyunması halinde özellikle Ermenistan'ın uslu bir çocuk gibi davranmaya zorlanacağı da yüksek olasılık.
Bu adımlar atılır ve ekonomik olarak da hem Türkiye hem de Rusya kazanç sağlarsa gelecek adına güzel bir müttefiklik yaşanabilir.
Bu gelişme Türkiye'nin terör konusunda başarılı olmasını da sağlayacaktır. Rusya destekli terörle mücadele için adımlar atılacağını ve işbirliği yapılacağına inanıyorum.
Rus uçağını düşürme ve pilotunun öldürülmesi sonrası yaşanan gerginlik ve akabinde de barış sağlanması, "bu abdestle daha çokkkk namaz kılınır" dedirtiyor. Türkiye'de terörün son bulması, kılınacak bu namazlara endeksli!
Terörle mücadelede mahir bir özelliğe sahip Rusya'nın dostluğunu kazanan Türkiye bu işten kazançlı çıkacaktır.
Tükiye'de şuanda sadece fetö ve pkk ile mücadele ediliyormuş gibi görünse de işin gerçeği böyle değil...
Erzincan'da, DHKP/C ve TKP/ML örgütlerine yönelik düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınan 4 kişi tutuklandı. Bu da gösteriyor ki, Türkiye teröre karşı en sıkıntılı şu döneminde bile sadece pkk ve fetö ile sınırlı bir mücadele yürütmüyor.
ABD ve Batıya sırtını çeviren Türkiye daha rahat hareket edebilecektir. Daha büyük baskılarla karşı karşıya kalsa da terör konusunda çözüme yönelik kararlılığında geri adım atmayacaktır.
Fetö seviciliğinin bile tahammül edilmediği ve darbeci bir Albaya peçete veren Astsubayın görevden uzaklaştırılması ve 20 ay hapisle yargılanması, darbeci bir Albayın, Vali olan karısının da görevden alınması gibi olaylar ve Fetö'nün ve pkk'nın yayın organlarının kapatılması da terörle mücadelede kararlılığın göstergesi...
Fetö'nün, başta Sızıntı isimli dergisinin ve diğer yayın organlarının kapatılmasının doğru olmadığını günümüz Türkiyesi'nde kim söyleyebilir?
Dergnin kapatma kararını eleştirenin Fetö seviciliği ve terör destekçiliğinden yargılanıp, tutuklanmayacağını söyleyebilir miyiz?
Bu tahammülsüzlük diğer terör örgütleri için de oluştuğu zaman Türkiye'de terörün kökü kazınacaktır...
Dün bir paylaşımımda;
"ÖZGÜR GÜNDEM'E GÖRE ÇOCUKLARIN ÖLMESİ EYLEM...
Çocukların öldürüldüğü pkk saldırısını "eylem" diyen ve masum göstermeye çalışan Özgür Gündem'in yazar kadrosunda kimler var?
Kandil'de saklanan pkk liderleri!
Terör örgütünün gazetesinin kapatılmış olmasını antidemokratik bir davranış olarak görenlere de fetö sevicileri gibi davranılmalıdır.
Türkiye'de terörün kökünün kazınması için sıfır tolerans şart..."
ifadelerine yer verdim, diye eleştirel yorumlar aldım.
Anlatmak istediğim bu işte!
Fetö seviciliği yapılamazken, Fetö'nün yayın organı Sızıntı için, "Kapatılması yanlış! Kapatılmamalıydı!" denilemiyor ve bunun için yürek lazımsa, pkk'nın yayın organı Özgür Gündem için de bugün olmasa da çok yakın bir zamanda benzer söylemlerde bulunulamayacaktır.
Çünkü; Özgür Gündem pkk'nın yayın organıydı ve çocukların öldüğü bombalı pkk saldırısı için "eylem" ifadesi kullanabiliyordu...
Yazarları arasında pkk üst düzey yöneticileri yer alıyordu...
Açık, açık pkk terör örgütüne destek veren bir yayın yapıyordu...
Kapatılması geç kalınmış bir gazete olduğu kesin.
Ha fetö yayınları ha pkk yayınları. Hatta pkk'nın Özgür Gündem'i, Fetö'nün Sızıntı Dergisi'nden daha da tehlikeliydi...
Kandil'den terör eylemi düzenleyen pkk'nın önde gelen isimleri bu gazetenin yazarıydı...
Bu gazete iddia edildiği gibi, her görüşün hizmetinde değil ve pkk yayın organı olduğunu da kesinlikle gizlemiyordu...
Gazetede; pkk'lı teröristler için "şehitler!" yazılabilmekteydi...
Gurbetelli Ersöz, Mehmet Şenol ve Behzat Eraslan gibi başka PKK'nın dağ kadrosuna katılıp, yaşamlarını yitirmiş gazetecileri de vardı...
Gazetede; PKK ve KCK yöneticisi birçok militanın köşe yazıları yayımlamaktaydı...
PKK'nın yönetim kadrosunda yer alan ve KCK Yürütme Konseyi üyesi Mustafa Karasu, "Hüseyin Ali" takma adıyla Özgür Gündem Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapmıştı...
PKK kurucularından Muzaffer Ayata yazar kadrosunda bulunmuştu...
PKK'nın kurucu liderlerinden Abdullah Öcalan'ın 2012-2014 yılları arasında gazetede yazıları yayımlanmıştı...
Bu gazete; devletimizin birliğini ve bütünlüğünü bozmak istemektedir ve yayınları hep bu yönde olmuştur...
Çalışanlarının silahlı terör örgütü üyeliği defalarca belgelenmiştir...
Her kapatmalar sonrası tekrar başladığı yayın hayatı boyunca tek yaptığı iş pkk'ya yayın yoluyla yardım etmek yani terör örgütü propagandasıdır...
Batı ülkelerinden maddi destek almakta ve bu destek kendilerine bu misyonu üstlendikleri için verilmekteydi...
Bu yayın organına da Sızıntı Dergisi muamelesi yapılmıştır. Ancak, kapatılmış olmasından dolayı bu kararın bazı kesimlerce eleştirilmesi henüz Fetö seviciliği gibi değerlendirilmemektedir. Çok kısa sürede bu yönde de bir korku salınacaktır. Bu tarz, Rus tarzıdır ve yakın zamanda Türkiye'de uygulanacaktır.
Bunun için ABD ve Batı ülkeleri olduğu gibi, AB'nin de gözden çıkarılması gerekiyordu. 15 Temmuz itibariyle elini güçlendiren ve AB'ye alınmayacağını bilen Türkiye için bu adımı da atmak zor olmayacaktır...