Gülen Döner mi? Dönerse Kim İstemez!..

 

 

Yıllarını dini tavsiyelere vermiş, ışık evlerinin kurulmasından, yurt dışındaki adını dahi bilmediğimiz ülkelerde okullar açtırarak Türkiye’yi ve İslam dinini tanıtmada en büyük adımları attıran Fethullah Gülen; namı değer “Hoca Efendi” sonunda aklandı.

Hoca Efendi Türkiye’de aklandığı günün ertesi günü, yıllarca kendisine ev sahipliği yapan ABD Yabancılar Şubesi “ülkeyi terk etme” kararı aldı.

İkisinin de aynı tarihlere gelmesi bir rastlantı mı idi acaba?

Her neyse, bizim konumuz bu değil.

Zihinlerde bir sürü soru oluşuyor, herkes bir şeyler yazıyor çiziyor. Birde ben irdeleyeyim dedim. Üç şık üzerinde kendi kendime sorguladım.

Birinci sorulan soru;

- Hoca Efendi Türkiye’ye dönecek mi? Yoksa bir başka ülkeye mi gidecek?

İkincisi;

- Hoca Efendi dönerse Türkiye’de kendisini ne kadar bir grup karşılar.

Üçüncüsü ise;

-Hoca Efendinin gelmesini kimler istemez.

Bir defa Hoca Efendi, Fethullah Gülen, bu fırsatı kaçırmaz ve Türkiye’ye döner.

Neden döner?

Çünkü yıllarca hakkında yazılar yazıldı, çizildi. İyisi ile kötüsüyle. Eğrisiyle doğrusuyla.

Ben bile bu köşemde  bir takım ifadeler kullandım.


Madem ki şimdi Türkiye Adaleti tarafından aklanmıştır, neden dönmesin. Sonra, o devleti soymamıştır ki, ABD onu vatandaşlığına alsın. O hortumcu değildi ki. Bu bir.

Sonra o  bu yaşta ABD vatandaşı olsa ne olur. Hadi yaşı 18 ile 25 arasında olsa belki. Baksanıza okumak için Türk üniversitelerini beğenmeyenler ABD de okuyorlar. Sonra da Türkiye aleyhine yazılar yazıyorlar.

Bir de kaçtı diyenlere güzel bir mesaj olacaktır bu iki. Hoca Efendinin  Türkiye’ye dönmesi iyi olur.

Hoca Efendi dönecektir ve “işte ben zaten suçsuzdum, siz benim şu kadar yıl vatanımdan uzak kalmama sebep oldunuz. Bakınız Türk adaletinin verdiği karara. Şimdi sizlerin suratı kızaracak mı? Göremiyorum, diyecektir. Bu da üç.

Gelelim ikincisine.

Hoca efendi, “Türkiye’ye dönerse kendisini kimler karşılar. Karşılayanlar çok mu olur, az mı olur?”

Benim anladığım kadar Hoca Efendi hep barıştan yana idi.

Şimdi durup dururken ülkede yeni bir kaos yaratılmasını istemez her halde.

Bence sessiz sedasız gelir, evine yerleşir. Sonra da çıkar kendi televiz-yonunun ekranlarına, kendisine inananlara veya inanmayanlara dostluk mesajları verir her halde.

Bunun da aksi düşünülemez herhalde. Kendisinin Humeyni’ye benzetilmesini de hiç istemez.

Karşılayanların azlığı çokluğu önemli olmaması gerekir. Zaten Hoca Efendi uzakta değildi ki. Aha şuracıkta, Amerika’daydı. Bilim ve bilgisayar çağının uzağı yakın kalmamıştır.

Hoca Efendinin geri dönüşünde eğer hava alanında büyük bir karşılama yapılırsa, memleket yeni kaoslara gebe kalır.

Zaten bölünme eşiğini dört gözle bekleyenlerce dolu olan ülke, bir de  cemaatlerce parsellenir. Bu gün Hoca Efendinin cemaati, yarın da  Mezarcının , öbür gün de Kaplancılar boy gösterir.

Böylece de memleketi bölmek isteyenlerin ekmeklerinin kızardığını iyice görürüz.

Üçüncü ihtimal de ise; “Hoca Efendinin gelmesini kimler istemez.”

En başta Hoca Efendi karşıtı olan cemaatler istemezler.

Sonra tabiî ki laikliği kendi kafa yapılarına göre düzenleyen çevreler istemez. Çünkü o zaman laikliği istedikleri şekillere döndüremeyeceklerdir. Mecburen laikliği halkla, ülke bütünü ile paylaşacaklardır. Bu da işlerine gelmeyeceği için Hoca Efendinin dönmesini istemeyeceklerdir.

Daha sonra da ki bu çok önemli.

Bu son düşüncemi aktarmadan evvel bir anımı anlatayım.

Yıl 1992.

Yer Almanya’nın Nürnberg şehrinde bulunan bir Türk Lokali.

Almanya’da genellikle dernek veya lokallerin yanı başında camileri de bulunur.

İşte böyle bir yerde akşam namazımızı kıldıktan sonra, çay içme sırasında  Türkiye’den getirilen İmam ile sohbete daldık.

İmam elli, atmış yaş arasında beyaz sakallı bir muhteremdi. Her halinden de bir cemaate bağlı olduğu belli idi.

Sohbetin koyulaştığı sırada siyaset gündeme geldi.

O zamanın iktidarını eleştirdikten sonra sıra Çankaya’ya geldi.  İmam, Çankaya’nın Türkiye için çok önemli bir yer olduğunu vurguladıktan sonra aynen şöyle dedi;

-Allah’ın izniyle yavaş yavaş orasını da alacağız. Az kaldı, Az kaldı. Yakında Hoca Efendi oraya çıkacak. Millet de rahatlayacak.

İşte bu konuşmayı hiç unutamadım.

Şimdi benim kanaatime göre Hoca Efendinin gelmesini en çok kimler istemeyebilir.

Şu anda Hoca Efendi için hiçbir açıklama yapmayan, açıklama yapmaya çekinen yerler olamaz mı?

Hele hele, partilerinin kapatılacağı endişesi ile yaşayanlar.

Halen siyasi yasaklama korkusunda olanlar.

Olur olur. Bal gibi olur.

Bilmem anlatabildim mi?

Temel sekizinci sınıftayken öğretmen tahtaya kaldırır.

-Söyle bakalım temel. Dünya kaç kıtadan oluşmuş.

Temel düşünür, hemen cevap verir.

-Beş kıtadan öğretmenim.

-Say bakalım.

-Asya, Avrupa, Afrika, Amerika, Antartika.

-Peki Amerika’yı göster bakalım.

Temel hiç terettütsüz Türkiye’nin üstüne elini uzatıp gösterir.

Hoca kızarak;

-Yavrum orası Türkiye görmüyor musun, Türkiye!

Temel hiç istifini bozmadan cevap verir.

-Biliyorum Hocam Türkiye olduğunu. Amerika’nın bir mahallesi sayılırız, kötü mü?